Embriyonun ağzı doğum öncesi sterildir. Doğum esnasında çoğu anne vajinasına ait olan bakteriler, yenidoğan ağız florasını oluşturur. Bazı streptokok türleri, Veillonella, Neiseria, Lactobacillus, Actinomyces, Bifidobacterium gibi vajinanın anaerob üyeleri, gram negatif bağırsak bakterileri ve bazı maya ve mantarlar doğum esnasında anneden çocuğun ağzına geçer. Bu bakterilerden bazıları geçici florayı oluşturuyor olup, iki yaşından sonra ağız ortamını terk ederken (örn: Lactobacillus), bazıları hayat boyu bizimle yaşamaya devam eder.

Ağız ortamının en önemli mikrobiyal değişim, 4-6. aylarda ilk süt dişinin sürmesi ile başlar. Diş yüzeyine yapışıp, kolonize olabilen bakterilerin sayısı artar. Örneğin Streptococcus mutans türü bakteriler ağızda ilk süt dişinin sürmesinden itibaren artar; çünkü bu mikroorganizmalar tutunabilmek için sert bir yüzeye ihtiyaç duyarlar. Dil, yanak gibi yumuşak dokularda çoğalamazlar. S. mutans, diş çürüğü oluşumunda en önemli rolü oynayan mikroorganizma olarak bilinir. Bu mikroorganizmanın çürük oluşumundaki en büyük silahı glikoziltransferaz enzimidir. Ürettikleri bu organik asit ile sükrozu parçalar ve diş yüzeyinde çürük başlangıç lezyonlarına sebep olurlar. Çürüğün ilerlemesine neden olur; çünkü sükroz parçalandıkça diğer bakterilerin de diş yüzeyine tutunması için elverişli bir ortam hazırlar. Dişin en dış yüzeyi olan minede demineralizasyon (çözünme) başlar ve bildiğimiz hali ile çürük oluşur. S. mutans ile başlayan çürük oluşumu, ortama Lactobacillus ve S. sobrinus’un da eklenmesi ile dişin yüzeyinden merkezine doğru dikey ve yatay yönde ilerler.

Biberon Çürükleri ve Dental Plak

Bebeklerin anne sütü veya biberon ile beslendiği dönemde ağız florasının bir üyesi olan S mutans ve laktobasiller, üst ön dişlerde ‘’biberon çürükleri’’ dediğimiz yüzeysel çürük lezyonlarına sebep olabilir. Bu dönemde bebeğin emerken uykuya dalması, sütün içeriğindeki şekerin dişler ile uzun süre temasına neden olduğu için çürük oluşumuna neden olan bakteriler için harika bir fırsattır. Bakterilerce bu şeker parçalanır ve hem bakteri sayısı artar; hem de yeni çürük lezyonu oluşur veya mevcut çürük ilerler. Bu dönemde emzirme sonrası bebeğin diş yüzeylerinin bir parmak fırçası veya nemli bir tülbent/gazlı bez ile temizlenmesi gerekir.

Yiyeceklerle temas sonrası diş yüzeyinde dental plak oluşur. Dental plak, mekanik olarak yani diş fırçalama ile diş yüzeyinden uzaklaştırılmalıdır. Dental plağın temizlenmediği durumlarda yapısındaki bakteriler çoğalır. Olgun bir bakteri plağının 1 gramında 20 milyardan fazla bakteri vardır. Plağın %70’ini meydana getiren bu mikroorganizmalardan sadece %28’i canlıdır, geri kalan kısmı ölüdür. Diş plağındaki bakterilerin çeşitlerine göre dental plak bazen çürük oluşumunu azaltan bir etki de gösterebilir.

Dental plağın olgunlaşmasını takiben, yalnızca diş sert yüzeyinde değil dişin etrafındaki yumuşak dokuya da etki etmeye başlar. Diş eti hastalıkları bu aşamada karşımıza çıkar. Dünyada en sık görülen hastalık olan ‘’gingivitis’’ çoğu zaman dental plağa bağlı olarak dişlerinde görülen mikroskobik ve makroskobik inflamatuar değişimleri kapsar. Çocukluk çağında ağız ortamında hiç bulunmayan veya çok az rastlanan Bacteriodes, Fusobacterium türleri ve spiroketler gingivitis ile ağız ortamında yerlerini alırlar.

Mikrobiyal Floranın Kaynağı

Stafilokokus epidermidis, burun florasına ait bir bakteri türüdür. Oral floradaki varlıklarını dudaklara yerleşerek sürdürürler. Birey, burun florasına ait bir bakteriyi önce burnuna, sonra ağzına dokunarak taşır ve böylece kendi elleriyle ağız ortamının bir parçası haline getirmiş olur.

Candida albicans, bir mantar türüdür. Yenidoğan ağzında ‘’pamukçuk’’ yapan mantar olarak bilinir. C albicans ağızda S mutans gibi dişlerin üzerine değil, ağız kenarları ve dil gibi yumuşak dokulara yerleşmeyi tercih eder. Dil, yalnızca bu mantar türüne değil birçok mikroorganizmaya ev sahipliği yapar. Porphyromonas gingivalis, Prevotella intermedia, Aggregatibacter Actinomycetemcomitans, Eikennella corrodens ve spiroketler dilden izole eden bazı bakteri türleridir. Dil, yüzeyinde biriken mikroorganizma yükü arttıkça normal pembe rengini kaybeder ve sarı, beyaz, kahverengi bir görüntüsü olabilir. Buna ‘’dil pası’’ denir ve ağız ortamındaki mikrobiyal ortam için bir rezervuar görevi görür. Birey düzenli diş fırçalamasına rağmen ağız kokusu görülüyorsa, bunun sebebi dilde yaşayan mikroorganizma rezervi olabilir. Çoğu zaman bunlar faydalı mikroorganizmalar değillerdir ve temizlenmesi gerekir. Dil fırçası kullanımı, diş eti hastalıklarının görülme sıklığını ve şiddetini azaltması bakımından ağız hijyeni rutinine eklenmesi şarttır. Sigara ve beslenme ile yoğunluğu artabilir.

Ağız florası sigara ve beslenme harici başka çevresel etkenlerle de değişir. Örneğin radyoterapi gören bir hastada tükürük bezleri etkilenir, tükürük salgısı azalır ve buna bağlı olarak S mutans, Lactobacillus, Candida albicans (pamukçum mantarı), Actinomyces ve stafilokoklar artarken; Veilonella, S sangius, Neisseria, Basteriodes, Fusobacterium miktarları azalır. Dengelerin değiştiği böylesi bir ortamda, radyasyon tedavisi gören hastalarda çürük oluşumu için radyasyon tedavisi görmeyen bir bireyde 18 ay olan süre (12-24 ay arası çevresel ve bireye bağlı faktörler ile değişebilir) 3 aya kadar düşer.

Sağlık Bilimleri kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!