Otoimmün Hastalık Nedir?

Otoimmün hastalıklar normal fizyolojinin aksine bir şekilde vücudun kendi dokularına karşı açtığı bir savaş gibidir. Bu savaşta immün sistemi yani bağışıklık sistemini araç olarak kullanır. Kronik hastalıklardır. Dışarıdan gelenlere verilmesi gereken yanıt kendine ait ve tanıdık olan dokulara, organlara karşı oluşturulur. Birden fazla dokuyu, birden fazla organı ve sistemi de tutabildiğinden otoimmün hastalıklar çok komponentli hastalıklardır. Hastaların birden fazla semptomunun, birden fazla ve ayrı ayrı bulgusunun olması çok olasıdır. Otoimmün hastalıklar toplumda %5-10 civarı bir sıklıkta bulunur. Bir otoimmün hastalığı bulunan kişide kısa ya da uzun zaman sonra yeni ve farklı bir otoimmün hastalık gelişme olasığı %25 olarak belirlenmiştir.

Otoimmün hastalık tanısı şu şekilde konulur: bir dokuya karşı otoantikor varlığı tespiti, immünsupresif ilaçlara kısmi ya da tam cevap görülmesi, mikroskop altında hedef organda lenfosit infiltrasyonunun gösterilmesi.

Otoimmün Poliglandüler Sendrom:

OPS, birden çok endokrin bezin (organın) otoimmün etkiler sebebiyle fonksiyon bozukluğuna uğramaları sonucunda kliniğe birden çok etki yansıması olan bir durumdur. Diğer bir tanımla aynı kişide otoimmün mekanizmaların normalin dışındaki çalışma biçimleri sonucunda en az iki endokrin bez hastalığının bulunmasıdır. Bu otoimmün bozukluğun sebebi gen düzenlemesindeki bir bozukluk ya da çevresel faktörler olabilir. Aynı zamanda bu sendroma endokrin dışı hastalıkların da ilave olabildiği olgu sunumlarında göze çarpar. Betterle ve arkadaşları bu sendromu 4 gruba ayırmış olsalarda klinikte en sık Tip1 ve Tip2 görüldüğünden, bu iki grup makalede genel hatlarıyla sunulmuştur.

OPS Tip1 (APECED Sendromu):

Klinik üçlemesi : Hipoparatiroidi, Addison hastalığı, Cilt ve mukozaları tutan ve tekrarlayan Candida infeksiyonu.

OPS Tip1 bebeklik döneminde Candida infeksiyonlarının göze çarptığı ve yaşamın ilk 20 yılında diğer hastalıkların semptomlarının da görüldüğü ve genellikle bu yaşlarda tanısı konulan bir sendromdur. Başlangıçta belirtilen üçleme sendromun en sık birliktelik gösterdiği hastalıklardır. bunun yanında hastalarda Hashimato Tiroiditi, Otoimmün ooforit, Tip1 DM, Lenfositik hipofizit hastalıkları da görülebilir. Takip sırasında hastada pernisiyöz anemi, alopesi, vitiligo, TİN, keratit hastalıklarından biri ya da birkaçının geliştiği olgular mevcuttur. Sindirim sisteminde işlev gösteren bağırsakta bulunan enterokromaffin hücrelerindeki hasarla hastada ishal, subileus bulguları gelişebilmektedir. Bu hastalarda Asplenizm, hiposplenizm de sıklıkla gelişmektedir ve böyle bir durumda profilaktik antibiyotik tedavileri genel tedavi planına eklenir.

OPS Tip1, OPS Tip2’ye oranla toplumda daha nadir saptanmaktadır. Bu hastalık otozomal resesif biçimde kalıtılır ve monogeniktir. Kadınlarda ve erkeklerde görülme sıklığı yaklaşık olarak birbirine denktir.

Bu monogenik hasar AIRE genindeki mutasyona bağlanmaktadır. AIRE, otoantijenlerin immünite hücrelerine tanıtılmasından sonra o otoantijenlere otoreaktif bir yanıt geliştirilmesinin önündeki engeldir. Eğer bu engel aşılırsa otoantijenlere saldırı gecikmez ve hastalık meydana gelir. Bu engeli, Timusta ifadelenmiş hücrelere karşı otoreaktivite geliştirebilecek timositlerin delesyonunu sağlayarak oluşturur. Bunun yanında T hücrelerinin gerektiğinde baskı altında tutulabilmesini sağlayan CD4+, CD25+ düzenleyici T hücre alt grubunun (Treg) aktivitesi de bozulmuştur. OPS Tip1 hastalarından hastalığın klinik üçlemesi sayılan hastalıklardan ikisini taşıyan kişilerin tümünde AIRE geninde mutasyon gösterilmiştir.

OPS Tip2:

En sık görülen hastalıklar şunlardır: Adrenal yetmezlik, Hipotiroidi, Graves Hastalığı, Tip1 DM, Hipogonadizm, Myastenia Gravis, Vitiligo, Alopesi, Pernisiyöz Anemi, Çölyak Hastalığı.

OPS Tip2 poligenik kalıtım gösterir. Hastalığın oluşum sürecinde HLA DR3 VE HLA DR4 grup allelleri sorumlu tutulur. Hastalık kendini yetişkinlik döneminde gösterir. Tip1’den farklı olarak kadınlarda daha sık görülür ve toplumda görülme sıklığı da Tip1’e oranla daha yüksektir.

Hastalığın oluşumunda hedef organdaki spesifik antijene karşı normalde var olan immün toleransın kırılması durumundan söz edilir. Bu süreci dendritik hücreler başlatır. Dendritik hücre antijeni farklı dokularda hücre içine alır, onu parçalar ve sekonder bir lenfoid organa ulaşır. HLA sınıf I ya da HLA sınıf II aracılığıyla onları bu dokulara tanıtırlar. Bu noktadan sonra işler hızlı bir şekilde ilerler ve bu süreçlerde T helper(CD4) hücreleri, sitokinler etkin rol alır. Tip1 helper T lenfositleri hücresel tipteki immün reaksiyonu aktiflerken, Tip2 helper T lenfositleri humoral tipte immüniteyi aktifler ve hastalığın gelişim sürecinde, tanı ve takip süreçlerinde son derece önemli olan otoantikorların üretilmesine sebep olur. İmmün tolerans farklı şekillerde de kırılabilir, örneğin spesifik olmayan bir infeksiyon da bu mekanizmayı uyandırabilir.

Verilere göre OPS Tip2 tanısı konulan hastaların %50’sinin aile bireylerinde de otoimmün hastalığı olan bireyler vardır.

Teşekkürler.


Sağlık Bilimleri kategorisinde bulunan diğer makaleleri de okumanızı tavsiye ederiz!