Günümüze kadar korunabilmiş ve neredeyse çok az bir deformasyonla ayakta duran, ilk yapıldığı haline en yakın olan Roma tiyatrolarından birisidir. Günümüzdeki birçok mimari eseri incelerken hayranlık duyuyoruz. Ama Antik Roma dönemine ait bu esere baktığımızda hayranlığın çok daha ötesinde bir duygu beslememek neredeyse imkansız, belki de en iyi tabiriyle “büyülenmek” kelimesi bu duyguyu ifade edebilir. Her Antalya’ya gelişimde rutin olarak ziyaret ederim; çünkü her gidişimde muhakkak farklı bir kesit gözüme çarpar, bambaşka bir detayın içinde kaybolurum. Nasıl bir proje, nasıl bir estetik ve o dönemde teknolojiden tamamen yoksun bir şekilde nasıl bir emek ve insan gücü…

   Antalya-Alanya karayolunun 44. Kilometresinde bulunan Aspendos antik tiyatrosuna baktığımızda benzerleri gibi bir yamaca kurulduğunu görüyoruz. Bunun tabi ki mühendislik ve mimari açıdan çok basit bir sebebi var: yamaçtan aldığı destekle yapının dayanıklılığını arttırmak ve inşaatını kolaylaştırmak. Yine de o devirde yaklaşık  20.000 kişi kapasiteli bir tiyatro ortaya koymak gerçekten ciddi bir iş.

   Aspendos mimarisi ve yapılışı açısından diğer birçok örneklerine benzese de onu diğerlerinden ayıran çok önemli bir tasarımı var: o da akustiği. Sahnede çıplak sesle konuştuğunuz zaman en arka sıralardan dahi çok net bir şekilde duyulmaktadır.

   Aspendos’un yapılışı Roma’nın beş iyi imparatorundan sonuncusu olan, Marcus Aurelius dönemine rastlar. M.S. 161-180 arasında yapılan antik tiyatronun mimarı, Theodoros’un oğlu Zenon’dur. Şehrin giriş kısmında bulunan ve dönemin yazı dili olan Grekçe ve Latince yazıtlardan anlaşıldığı üzere, eser şehrin iki zengin kardeşi tarafından yaptırılmış ve imparatora ithaf edilmiştir. Tiyatronun yanı sıra şehirdeki antik su kemerleri de dikkat çekici mimari eserler arasındadır ve günümüze kadar en iyi şekilde korunabilmiştir.

   Aspendos Roma döneminin küçük şehirlerinden biri olmasına karşın, Akdenizin en değerli parasını basması da ekonomik açıdan rahatlığını ve şehrin refah seviyesinin ne kadar yüksek olduğunun bir göstergesidir. Şehrin o dönemki ekonomisine baktığımızda, en önemli geçim kaynağının tuz ihracatı ve şarapçılık olduğunu görüyoruz. O dönemde bölgenin en büyük gelir kaynağı olan tuz, Kapria gölünden çıkarılmaktaydı. Kapria gölü günümüzde kurutulmuş olup, üzerinde tarımsal üretim yapılmaktadır. Ayrıca harika bir coğrafi konuma sahip olan şehir, bağcılık için çok idealdi; bu sebeple çok çeşit ve kaliteli üzüm yetişir, bu da aranan şarapları üretmelerine sebep olurdu. Ayrıca Akdeniz’in en aranan atlarının da bu bölgede yetiştirilmesi dikkat çekici bir detaydır.

   Aspendos aslında şehrin ismi olmasına rağmen bugün ismi antik tiyatrosu ile özdeşleşmiştir. Zamanının en görkemli gösterilerine tanıklık eden tiyatro, bugün halen birçok konser ve tiyatro gösterisi için kullanılmaktadır. Aspendos’un neden yapıldığı üzerine pek çok rivayet günümüze kadar süregelse de, yadsınamaz tek bir gerçek vardır, o da: bugün bile insanları hayran bırakacak kadar etkileyici mimarisi ve inanılmaz akustiğidir.

Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster