Daha henüz çocukken Çin’in çok uzaklarda, dünyanın diğer ucunda olduğunu düşünürdüm. O zamanlar evrensel tarihle ilgili az çok bilgim vardı. Evrensel tarihten kastım Avrupa Tarihi. Ama aslına bakarsanız bugün de çok farklı sayılmaz. Evrensel tarih denildiğinde herkesin aklına Avrupa Tarihi gelir ve başlarlar anlatmaya. Avrupa haricinde dünyanın diğer ülkelerinin tarihi hakkında ya hiçbir şey bilmiyoruz yada çok az şey biliyoruz. Çin de bu ülkelerin başında geliyor. Hemen hemen her şeyi icat etmiş olan bir ülkenin geçmişi hakkında çok az şey biliyoruz.
İpek neredeyse 5000 yıl önce orada doğdu.
Çinliler çayı da herkesten önce keşfetti, adını koydu ve yetiştirmeye başladı.
Derin kuyulardan ilk tuzu onlar çıkardı; gazı ve petrolü mutfaklarında ve lambalarında yine ilk kez onlar kullandı.
İngilizlerin makinalı tarıma geçişinden yaklaşık 2000 yıl öncesinde Çinliler demir sabanları bulmuştu. Bunun yanı sıra, ekme, biçme ve harman dövme makinelerini icat ettiler.
Avrupalı gemilerin onu kullanmasından bin yüz yıl önce pusulayı icat ettiler.
Su değirmenlerinin demir ve çelik fırınlarına enerji vereceğini de Almanlardan neredeyse bin yıl önce keşfettiler.
Bin dokuz yüz yıl önce kağıdı icat ettiler.
Gutenberg’den altı asır önce kitaplar bastılar. Ayrıca ondan iki yüz yıl önce de matbaalarda hareketli metal harfleri kullandılar.
Bin iki yüz yıl önce barutu, bundan bir asır sonrada topu icat ettiler.
Dokuz yüz yıl önce bobinleri pedalla hareket ettirilen ipek dokuma makineleri icat ettiler. İtalyanlar iki asırlık bir rötarla onları taklit etti.
Ayrıca dümeni, akupunkturu, porseleni, futbolu, oyun kartlarını, gaz lambasını, havai fişeği, uçurtmayı, kağıt parayı, mekanik saati, verniği, fosforlu boyayı, asma köprüyü, el arabasını, şemsiyeyi, yelpazeyi, nalı, anahtarı, diş fırçasını ve diğer birçok aleti de onlar icat ettiler.
Amiral Zheng ve Büyük Çin Donanması
On beşinci yüz yılın başlarında, Çin Donanması’nın komutanı Amiral Zheng, Allah’a, Şiva’ya ve Buda’ya karşı saygısını Seylan kıyılarında kayaların üzerine kazıttı. Ayrıca bu üçünden, üç değişik dilde, komutasındaki denizcilerin kutsanmasını istedi.
Kendisini hadım ettirmiş ve imparatorluğa sadakatle bağlı olan Zheng, bütün dünya denizlerinde o güne kadar yelken açmış en büyük donanmanın başına geçti.
Ortada meyve ve sebze bahçeleriyle birlikte, dev gemiler ve onların etrafında da bin tane yelken direğinden oluşan bir orman oluştu:
Yelkenlerini gökyüzünün bulutları gibi fora ediyorlar.
Gemiler Çin limanları ve Afrika’nın kıyıları arasında Java, Hindistan ve Arabistan’a uğrayarak gidip geliyordu. Denizciler Çin’den yola çıkarken yanlarında porselen, ipek, vernik, yeşim taşı götürüyordu. Oralardan ise masallar, sihirli bitkiler, zürafalar, filler ve tavus kuşları getiriyorlardı. Yeni lisanlar, tanrılar, gelenekler keşfediyorlardı. Hindistan cevizinin on değişik şekilde kullanılabileceğini ve mangonun unutulmaz tadını orada öğrendiler. Siyah beyaz çizgili atları gördüler. At gibi koşan uzun bacaklı kuşları da orada keşfettiler. Tütsüyü ve mür yağını Arabistan’da ejderhanın tükürüğü adını verdikleri kehribar gibi nadir taşlarıysa Türkiye’de buldular. Güneydeki adalarda insan gibi konuşan kuşlar ve seksüel güçlerini sergilemek için bacaklarının arasına çıngırak asan adamlar karşısında şaşkına döndüler.
Büyük Çin Donanması’nın yolculukları keşif ve ticaret amacı taşıyan görevlerdi. İstila etmek için çıkılan seferlerden değildi. Zheng, herhangi bir hükmetme arzusu içinde olmadığından karşısına çıkanları hor görmeye ya da aşağılamaya mecbur hissetmiyordu. Onda hayranlık uyandırmayan şeyler, en azından merakını cezbediyordu. Her yolculuğun ardından, dünyanın bilgilerini dört bin kitapla toplayan Pekin İmparatorluk Kütüphanesi daha da zenginleşiyordu.
O dönemde Portekiz Kralı’nın sadece altı kitabı vardı.
Kaynak: Eduardo Galeano / Aynalar
Blog Yazıları kategorimizde bulunan diğer içeriklerimizi de okumanızı tavsiye ederiz.
