Evren de var olan her şeyin kendi içinde bir düzeni, bir yasası vardır; her şey bir akışa göre ilerler. Bizler ise bu akışta kendi benliğimizi bulmaya çalışırız. Var oluşumuzu, yaşayışımızı kendi duyumsamalarımız ve deneyimlerimizle bütünleştirerek anlamlandırırız. Kimimiz yazarak, kimimiz çizerek, kimimiz ise kaçarak… Yaşadığı duyguları ve deneyimleri dizelerde saklayan bir şairin hayatını okumaya hazır mısınız? Gelin birlikte bu şairimizi tanıyalım.

Yavuz Bülent Bakiler Kimdir?

Usta Türk şair ve yazarlarından olan Bakiler, Azerbaycan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 23 Nisan 1936 tarihinde Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas, Malatya ve Gaziantep gibi farklı şehirlerde tamamladı. İlk şiirlerini ise 1953 yılında yazdı ve şiirleri dönemin ünlü “Türk Sanatı” dergisinde yayınlandı. 1960 yılında ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Belki de mezun olmadan önce en güzel eserini vermesine sebep olan kişi ile çoktan tanıştığından habersizdi.

Dizelerde Saklı Olanın Hikayesi

Bakiler, Hukuk Fakültesinde birinci sınıf öğrencisi olduğu sırada sınıfındaki bir kız dikkatini çeker. Kızı ne zaman görse elindeki kara kaplı deftere bakarak ağladığını, uzaklara daldığını görür. Kızın yanına gidip onu bu denli kedere sürükleyen şeyin ne olduğunu öğrenmek, ona yardımcı olmak ister. Önce kızın defterinde yazılanlara bakar, her sayfasında iç karartıcı şiirler yazılı olduğunu fark eder.

Aşk, hasret, yalnızlık… Bakiler dayanamaz ve ikisinin de hayatının seyrini değiştirecek o soruyu soracağının farkında olmadan “Sen birine mi aşıksın?” der. Kız başta inkar etse de Bakiler’in ısrarı karşısında tereddüt ederek onun arkadaşına aşık olduğunu söyler. Bakiler ise bunun üzerine kıza yardımcı olmak için “Kimi seviyorsan bak ayarlarız bir şekilde üzülme.”der. Kız ise önce acı bir tebessümle güler, en sonunda ise tüm cesaretini toplayıp “Sensin. Aslında, seni seviyorum.” der. Bakiler çok şaşırır, çünkü o zamanlar sadece siyasetle ilgileniyordur ve kıza hiçbir şekilde ilgi duymuyordur. İlgisi olmadığı için de kıza “Özür dilerim ben siyasetle ilgileniyorum.” der.

O yıl içinde de bir daha kızla konuşmazlar. Yılın sonunda herkes evlerine dönerken ise Cebeci İstasyonunda kız ile Bakiler rast gelir. Kız bir selam dahi vermeden birden bire Bakiler’in karşına geçip “Benimle evlenir misin?” der. Bakiler başta bu şaşırtıcı teklif karşısında afallasa da bozuntuya vermez ve kızın samimi olmadığını düşünerek ona yine aynı cevabı verir “Özür dilerim ben siyasetle ilgileniyorum.” der. Kız tüm o tüm hayal kırıklığı ve reddedilmenin acısı ile trene biner. Kafasını cama yaslayıp hüngür hüngür ağlar. Bakiler kızın o halini gördükten sonra çok üzülür kıza haksızlık ettiğini düşünür ama yapabileceği bir şey de yoktur. Tüm o kafa karışıklığı ile bir bankta otura kalır, saatlerce düşünür…

Aradan dört yıl geçer ve artık okuldan mezun olma vakti gelir. Kız ile Bakiler bu dört yıl boyunca bir kez dahi konuşmaz. Ta ki yine bir akşam Cebeci İstasyonu’nda karşılaşana kadar. Kız tekrar Bakiler’in karşısına geçerek ona “Benimle evlenir misin?” der. Bakiler ise halen fikrini değiştirmemiştir düşündüğü tek şey siyasettir. Kıza tekrar aynı cevabı verir “Özür dilerim ben siyasetle ilgileniyorum.” der. Kız dolu gözleri ile son kez Bakiler’e bakarak trene biner. Bakiler ise yıllar evvel oturup kaldığı o banka tekrar aynı duygular ile oturur ve kızın arkasından “Cebeci İstasyonu” ismini verdiği şiirini yazar.

Kızın ve Bakiler’in hikayesi burada sonlanmaz bundan tam olarak 25 yıl sonra evren onları tekrar bir araya getirir. Bakiler, artık kendini kanıtlamış istediklerini elde etmiş başarılı bir avukat olmuştur. Bir gün ofisinde çalışırken kendisine bir telefon gelir. Telefondaki bir kadındır ve kendisine bir yemek yeme teklifinde bulunur. Bakiler bu gizemli kadının kim olduğunu merak eder, teklifini reddetmez ve birlikte yemek yemek üzere sözleşirler.

Buluşma günü gelip çattığında ise Bakiler büyük bir şok içerisine girer. Bu gizemli kadın yıllar evvel kendisine evlenme teklifi eden kişiyle aynı kişidir. Kadınla tekrar karşılaştığına memnun olur. Birlikte saatlerce hoş sohbet ederler. İş, şiir, siyaset…Konuşmanın sonlarına doğru ise Bakiler karşısındaki kadına merakından “Evlendin mi?” diye sorar. Kadınsa kendinden emin bir şekilde “Evlenmedim, ben seni bekliyorum.” cevabını verir. Bakiler kadının onu koskoca 25 yıl geçmesine rağmen halen bekliyor oluşuna, sevgisinden vazgeçmediğine çok şaşırırsa da tarih tekerrür eder, kadına yıllar evvel verdiği cevabı verir “Özür dilerim ben siyasetle ilgileniyorum.” der.

Hesabı ödemek için kalktığı sırada ise kadının, gözünden düşen bir damla gözyaşını kimse görmesin diye elinin tersi ile hızlıca sildiğini görür. Bakiler yine aynı şeyleri hissetmeye başlar…

Aradan bir iki ay geçtikten sonra ise Bakiler’i üniversiteden eski bir arkadaşı arar. Ona sarsıcı bir haber verir. 25 yıllık aşk son bulmuştur, kadın sonunda yapayalnız bir şekilde ölmüştür. Bakiler, çok üzülür hatta aklına kadının onun yüzünden canına kıymış olabileceği gelir ama şüphesi boşa çıkar, kadın kendi eceli ile ölmüştür.

Bakiler, kadının mezarını ziyarete gider. Dönüşte ise yine Cebeci İstasyonu’nda bir bankta otura kalır. Yıllar evvel yazdığı “Cebeci İstasyonu” şiirini siler, onun yerine “Cebeci İstasyonu ve Sen” isimli yeni şiirini yazar.

Birkaç saat öylece boş boş etrafı izler, yanına bir kadın yaklaştığının farkında bile değildir. Bakiler kadını fark ettiği anda kadın ona kendisinin büyük bir hayranı olduğunu ve onunla konuşabilmeyi çok istediğini söyler. Bakiler kadının teklifini reddetmez, saatler süren koyu bir sohbete dalarlar. Artık ayrılma vakti geldiğinde ise Bakiler kadını şaşırtan o soruyu yöneltir  “Benimle evlenir misin?” Hikayenin devamında ise Bakiler o kadınla evlenir.

Başka birinin daha canını yaktığını görmek istemediği için mi? Yoksa kadından gerçekten etkilendiği için mi evlendi bilinmez. Bilinen tek şey hayatının geri kalanında unutamayacağı o kişinin her zaman hatırasında olacağıdır.

Kendisine sırılsıklam aşık olup, beklemekten vazgeçmeyen, sonunda ise yapayalnız ölüme mahkum olan o kızın anısına şu dizeleri yazmıştır:

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
Bir saçak altında kararsız, yorgun
Saatlerce duruyorduk
Kimse görmüyordu bizi

Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bu insanlar
Sen bir başka türlüydün
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun

Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun, ağlıyordun…

Cebeci İstasyonunda bir tren
Nefes nefese soluyordu
Gerilmiş bir keman teli gibiydik

Ankara Kalesi’nde bir eski çalar saat
Bilmem kaça vuruyordu
Bir yağmur yağıyor inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
Tiril tiril titriyordun
Gitsek gitsek diyordun.

Yüreğimin atışından deli gönlümce
Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
Türküler söylüyordum
Ağlıyordun, ağlıyordun…

Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin
Gel Ey ciğerime saplanan hançer
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
Gel artık
Ne olursun

Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster