Piramitlerden bile daha eski bir tarihe sahip olan Stonehenge adlı taş anıt, kim tarafından ve ne amaçla yapıldı? En önemlisi ise gelişmiş bir teknolojiye dahi sahip olunmayan o yıllarda, tonlarca büyüklükteki bu taşlar nasıl bir araya getirildi? Gelin birlikte tarihsel bir keşfe çıkalım.

Nerede ve Ne Zaman Yapıldı?

Dünyanın en gizemli antik anıtlarından biri olarak kabul edilen Stonehenge, 4500 yıl önce taş çağının bretonları tarafından İngiltere’nin güneyindeki bir düzlüğe inşa edilmeye başlandı. Yapının tamamlanması ise tam olarak 1500 yıl sürdü.  Nasıl oldu da 50 nesil boyunca bu anıt yapılmaya devam edilip hiç bozulmadı?  

Nasıl Yapıldı?

Stonehenge anıtı iki çeşit taştan oluşmakta; sarsen ve mavi taş. Anıtın nasıl yapıldığına dair kanıt bulabilmek için bu taşların her birinin kimyasal yapısı analiz edildi. Yapılan araştırmalar doğrultusunda da anıttaki sarsen taşının, bulunduğu konuma 25 km uzaklıktaki bir yerden, mavi taşın ise 230 km uzaklıktaki başka bir yerden taşındığı tespit edildi.

Daha metal keşfedilmemiş, tekerlek icat edilmemişken bu taşlar nasıl oldu da o kadar yol boyunca taşındı, yontuldu ve üst üste dizildi? Bu soru günümüzde de halen gizemini korusa da nasıl taşındıkları ile ilgili birkaç teori mevcut.

Taşlar ahşap silindirler ile taşınmak için çok ağırdı. Bu nedenle belki de bitki liflerinden yapılmış halatla çekilen, yağlı ahşap raylar üzerinde kızaklar üzerinde taşınmışlardı. 9 tonluk lentoları yerine oturtmak için de dikmelerin üzerine yığılmış bir toprak rampası kullanılmıştı. Lentolar daha sonra rampadan iplerle tam konumlarına çekilirdi. Her şekilde taşınmış olabilirlerdi. Peki, ama bu kadar zahmete neden girildi? Ne amaçla yapıldı bu anıt?

Yapılmasının Amacı Neydi?

Taşlar tam olarak kış döngüsündeki gün batımına ve yaz döngüsündeki gün doğumuna mükemmel bir şekilde hizalanmıştı. Teorilere göre aslında burası bir gözlem evi olarak kullanılıyordu. Nasıl ki bizler yıldızları, gezegenleri bazı uygulamalar yardımı ile inceliyorsak, Neolitik çağın insanları da taşları kullanarak yıldızları, ayı ve güneşi izliyordu. Bunca zahmete yalnızca gökyüzünü incelemek için mi girilmişti? Tabii ki hayır. Taşların altı ve taşları çevreleyen bölge boyunca yapılan kazı çalışmaları sonucu birçok hayvan ve insan iskeletine ulaşıldı. Bu çalışmalar gösteriyor ki buraya gelen insanlar bir daha geri dönmedi, hayatlarını burada sürdürmeye devam etti.

Teoriler ise burada son bulmuyor. 230 km uzaktan getirilen tonlarca ağırlıktaki bu mavi taşların sıra dışı akustik bir özelliğe sahip olduğu bilindiğinden oraya taşındığı düşünülüyor. Çünkü antik kültürlerde ses çıkaran taşların mistik bir iyileştirici gücü olduğuna inanılırdı. Bu nedenle de buranın bir gözlem evinden çok bir tedavi merkezi olduğu düşünülüyor.

Tam olarak hiçbir şey kesinliğe kavuşmamış olsa da, tarihteki bu yaşanmış parçaları keşfettikçe geçmişten gelen bilinmezlik havuzumuz daha da daralıyor ve her geçen gün varoluş yapbozumuz tamamlanıyor. Nice bilimler ışığında varoluş yapbozumuzu tamamlayabilmek dileğiyle.

Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster