Duygusal zeka kavramını ilk olarak 1990 yılında psikolog Peter Salovey ve John Mayer kullanmıştır. Duygusal zekanın negatif duyguları yönetme ve yaşamdan alınan tatminle bağlantısı vardır.

Bireysel olarak değerlendirmek gerekirse duygusal zeka; hedeflere ulaşmada, insan ilişkilerini zihinsel olarak yönetmede, çoklu seçeneklerde bilinçli olarak seçim yapabilmede, pozitif düşünmede ve yapıcı olmada etkili olan bir zeka çeşididir.

Bazı insanlar akademik olarak ya da okul ortamında başarısız olabilirken hayatta başarılı olabilirler. Sosyal ilişkileri de mükemmel olabilir. Hayattaki başarının temel nedenleri incelenmeye çalışıldığında buna duygusal zeka örnek olarak verilebilir. 

Duyguları anlamak ve çözümleyebilmek için çalışmaların yapılması araştırmacıları duygusal zeka kavramını açıklamaya yöneltmiştir. Peter Salovey ve John Mayer (1990)‘e göre duygusal zeka:

Bireyin başkalarının duygularını anlayabilmesi ve davranış, düşüncelerinde bu bilgileri uygulayabilmesidir.

Goleman (1995) ise “Duygusal Zeka” eserinde duygusal zekayı kişinin duygularının farkında olması, empati kurabilmesi ve duygularını yaşamını kolaylaştıracak bir şekilde kullanabilmesi olarak tanımlamıştır. Ona göre beynin düşünebilen kısmı, duygusal olan kısımdan ortaya çıkıyor. Bu iki bölge birlikte çalışarak iş ve günlük hayatta mutlu olmayı, başarılı olmayı sağlıyor. EQ, IQ’nun devamı gibidir. Ve birbirlerinden farklıdır. EQ, duyguları özgür bırakmaktır. Duyguların mantıklı bir biçimde kullanılmasıdır.

Gardner (1983) ise çoklu zeka teorisini geliştirerek, sosyal yetenek ve kişinin kendi duygularını anlayabilmesi konularının ayrımını ortaya koymaktadır. Gardner’in araştırmaları duygusal zeka tanımlamalarının temelidir. Duygusal zeka , kişinin duygu ve yeteneklerinin farkında olması ve bunları hayatına uygulayabilmesidir. İş, eğitim, günlük yaşamda olayların sonuçlarını yönetebilen birine “duygusal zeki” denilebilir.

Duygusal zeka bu beş alanda yetenekleri kapsar. Bunlar;  duyguları yönetebilme, özbilinç, kendini harekete geçirebilme, sosyal yetenek ve duyguları anlayabilmedir. Özbilinç bir içgörüdür. Duyguların farkında olmak ve bir duygunun oluşumunda farketmektir. Kendini harekete geçirebilme (motivasyon) ise bir işi yaparken olan sürdürebilmenin nedenidir. Kişinin enerjisini, belirli bir amaç doğrultusunda harcamasıdır. Duygusal zeka da buna yardımcı olmaktadır. Sosyal yetenek ise kişilerarası ilişkilerde etkilidir. Kişide özbilinç ve empati gelişirse, sosyal yeteneğin de gelişebileceği düşünülüyor.

Toplum içerisinde belirli alanlarda, farklı zeka çeşitleri uyumla çalışmaktadır. Bilim adamlarına göre EQ yaş ve zaman farketmeksizin geliştirilebilir ve öğrenilebilirdir. Çünkü EQ kalıtımsal değildir. Yaşam boyu gelişime açıktır. Gelişiminde çevrenin önemli bir etkisi vardır. EQ yaşamın her aşamasında önemlidir. Eğitim sayesinde gelişebilir, önemsenmemesi durumunda akademik zekanın potansiyel gücünü de engeller. Duygusal zekanın artması durumunda akademik başarı ve okul başarısı da artar. Sosyal, psikolojik sorunları azaltmada da etkili olmaktadır. Çocuğun ya da yetişkinin duygularını, düşüncelerini önemsememek, ya da çocuğa baskı uygulamak, tutarsız davranışlar sergilemek kişilerin duygusal anlamda gelişmesini engellemektedir.

Öte yandan duygusal bir durum karşısında duygusal zihin, mantıksal zihinden hızlı eyleme geçer. Tehlikelere karşı da bir alarm sistemidir. Duygusal zihin mantığı kullanırken, bu işlemini çağrışımsal olarak gerçekleştirir. Mantıksal (akılcı) zihinde neden-sonuç ilişkileri önemli olurken, duygusal zihinde benzerliklere dikkat edilir.


Psikoloji kategorisinde bulunan diğer makaleleri de okumanızı tavsiye ederiz!