Bütün hayatı boyunca kendini felsefeye adamış ve pak bir hayat konusunda bütün imparatorlardan öne çıkan bir adam olan Marcus Aurelius, gelmiş geçmiş en iyi Roma imparatorlarının başında gösterilir. Öyle bir imparator düşünün ki; neredeyse dünyanın yarısına sahip ve elde edemeyeceği hiçbir şey yok. Tüm bunlara rağmen o gücünün esiri olmamış, zulümden, savaştan mümkün olduğunca geri düşmüş hümanist bir imparatordu. Küçük yaşlarda eğitimini almaya başladığı felsefe sonradan en büyük tutkusu haline gelmiştir ve bugün adının filozof imparator diye anılmasının temellerini oluşturmuştur. Stoa felsefesinin öncülüğünü yapanlar arasında yer alır ve bugüne kadar gelmiş kitapları halen büyük bir talep görmektedir. Şimdi bu büyük filozof ve imparatorun yaşamına göz atalım biraz.

   Marcus, dedesinin ikinci ve Augur’un birinci konsüllüğüne denk gelen yılın 26 nisanında Roma’da, Caelius Tepesi’ndeki bir malikanede doğdu. Marius Maximus’un belirttiğine göre ailesinin kökeni en gerilere giderek Numa’dan ve ayrıca Lupiae’nin kurucusu olan Dasumnus’un oğlu kral Sallentinus Malemnius’dan gelmektedir. Doğmuş olduğu malikanede ve Lateranus’un evinin yakınlarında bulunan dedesi Verus’un evinde yetişti. Annia Cornificia adında kendisinden küçük bir kız kardeşi vardı. Aynı zamanda kuzeni olan karısı Annia Faustina idi. Marcus Aurelius hayatının başlarında annesinin dedesinin ismi olan Catilius Severus ismini almıştı. Bununla birlikte babasının ölümünden sonra hadrianus ona Annius Verissimus, gençlik togasını giydikten sonra ise Annius Verus demiştir.

   Marcus çocukluğunun başından beri ağırbaşlı biriydi, çocukların sütannelerinin himayesine girdikleri dönemi geçtikten sonra büyük eğitmenlere teslim edildi ve kendisini felsefe bilimine adadı. İlköğreniminde edebiyatı Euphorion’dan, komedyayı Geminus’tan, müzik ve geometriyi de Andron’dan öğrendi. Marcus daha sonraları, bilim öğreten kişiler oldukları için bu kişilere büyük onurlar bahşetmiştir. Bu eğitmenlerin yanı sıra Latince eğitmenleri ise Trosius Aper, Pollio ve Siccalı Euthycius Proculus idi.

   Henüz çocuk yaşta olmasına rağmen büyük bir şevkle felsefe çalıştı. Zira daha on iki yaşında iken bir filozof kıyafetini, daha sonraları da filozof dayanıklılığını edindi; kaba saba Yunan peleriniyle çalışmalarını yapıyor ve yerde uyuyordu. Buna karşın annesinin isteği üzerine istemeyerek de olsa deriyle kaplı bir sedirde uyumaya başlamıştı. Marcus ayrıca, yazgısında daha sonra kendisinin akrabası olmak olan Commodus’un öğretmeni Stoacı filozof Chalcedonlu Apollonius’tan da ders almıştır.

   Marcus’un felsefeye olan düşkünlüğü o kadar fazlaydı ki imparatorluk hanedanın bir üyesi olduktan sonra bile yine ders almak için Apollonius’un evine giderdi. Marcus’un karakteri bu yönde şekillenmekteyken, Lucius Caesar’ın ölümü üzerine Hadrianus bir veliaht aradı. Marcus o zaman 18 yaşında olduğu için tahta uygun birisi değildi. Bu yüzden Hadrianus, Marcus’un eniştesi olan Antoninus Pius’u, karşılığında onun da Marcus’u, Marcus’un da Lucius Commodus’u evlat edinmesi şartıyla evlat edindi.

   Marcus onca kamusal görevle meşgul oldu ve devleti yönetmek için kendisine düşebilecek görevleri babasıyla paylaştığı bu süre boyunca edebi ve felsefi çalışmalarına da son derece istekli bir şekilde devam etti.

   Bundan sonra Faustina ile evlendi, bir kız babası olmasının ardından senatoda beş teklif sunabilme yetkisine sahip oldu. Marcus’un Pius üzerinde o kadar çok etkisi vardı ki imparator onun tavsiyesi olmadan kolayca bir kişiyi terfi ettirmezdi. Ayrıca, babasına karşı kötü şeyler fısıldayan kişiler olmasına karşın Marcus, ona büyük bir hürmet gösterdi. Marcus Aurelius’un hayatta en önem verdiği şey itibarı ve onuru idi. Hiçbir şartta onuru ve itibarını zedeleyici hiçbir tutum almazdı.

   Pius ölümünün yaklaştığını anlayınca arkadaşlarını ve kurmaylarını çağırıp Marcus’u onlara taktim etti ve onun imparatorluk tahtının halefi olduğunu beyan etti. Pius’un ölümünden sonra senatonun ısrarıyla imparatorluk yönetimini alan Marcus manevi kardeşine Lucius Aurelius Verus Commodus ismini ve Caeser ile Agustus ünvanlarını verdi ve onu imparatorluk mevkidaşı olarak atadı. Böylece Marcus Aurelius ve Verus imparatorluğu beraber yönetip, ortak kararlar almaya başladılar. Uzun zaman başarılı bir şekilde götürdükleri imparatorluk, Severus’un ölümünün ardından sadece Marcus Aurelius’a kaldı.

   Marcus Aurelius uzun yıllar Roma’yı barışçıl politakalar ve hümanist değerlerle yönetmesine karşın, imparatorluk yıllarının büyük bir bölümünü savaşta cephelerde geçirmiştir. Roma sınırlarını korumak için savaşmak zorunda kalmıştır. Kendisi ne kadar gösterişten uzak ve mütevazi yaşasa da; oğlu Commodus tam tersi idi. Gününü gün eden, yiyip, içen, eğlenen, zevk ve sefa düşkünü bir adamdı. Ayrıca babasının sahip olduğu merhamet ve hümanist düşünceden eser yoktu. Marcus kendi ölümünden sonra tahta geçecek oğlunu hazır olmadığını çok iyi biliyordu. Ne askerlikle, savaşla alakası vardı ne de strateji ile. Öyle ki babası savaş cephelerinde ellili yaşlarında savaşırken, Commodus Roma’da gününü gün ediyordu. Oğlunun erdemli bir adam ve gelecekte Roma’ya yakışan adil bir imparator olabilmesi için çok uğraştı. Roma’nın en iyi hocalarından felsefe, Latince ve edebiyat dersleri aldırırken; diğer taraftan da en iyi askerlerinden savaş teknikleri dersi aldırıyordu.

   Marcus Aurelius savaş cephelerinde dahi gündüzleri kılıç sallar, geceleri ise tutkusu olan felsefe ile ilgilenir, yazılarını yazardı. O günlerde yazmış olduğu notların bir kısmı günüme kadar ulaşmış ve kitap haline getirilmiştir.

   Artık ilerleyen yaşına rağmen halen cephede olan Marcus Aurelius son nefesini çadırındaki yatakta vermiştir. Hiç hazır olmamasına ve Roma’yı yönetecek hiçbir yetiye sahip olmamasına rağmen oğlu Commodus tahta geçmiştir. Marcus Aurelius’un ölümü ile Roma’nın beş iyi imparator dönemi sona ermiştir. Onun dönemindeki barışçıl ve hümanist atmosfer artık yerini yeniden kan, şiddet ve entrikalara bırakmıştır. Fakat bugün dahi Marcus Aurelius’un da öncülüğünü yaptığı Stoa felsefesi, yani; doğayla uyumlu bir şekilde, gösterişten uzak olarak yaşamak bugün dahi birçok insanın yaşam felsefesi halini almıştır.

Kaynak

Historia Augusta – Roma İmparatorları ( 2. cilt )

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster