Öyle bir tren düşünün ki, bu trene binip de hayatta kalan tek bir kişinin bile olamayacağı. İyi de insanlar neden öleceklerinden emin oldukları bir ölüm makinesine binmek istesin ki? Yoksa gerçekten de ölmek istedikleri için mi?

Bu ölüm makinesinin varsayımsal mucidi 2010 yılında Londra’daki Kraliyet Sanat Koleji’nde doktora adayı olan Litvanyalı Julijonas Urbonas’tı. Bu fikri kendisine dönemin Philadelphia Toboggan Başkanı John Allen vermişti. Aklına yatan bu fikri hayata geçirmek için çalışmalara başlayan Urbonas, sonunda çalışmasını ölçekli bir model haline getirdi. İşte Urbonas ve ölüm makinesi hakkındaki detaylar.

Urbonas’a göre tasarladığı bu tren sempatik bir amaca hizmet ediyordu; son bir heyecan ile kişi yaşamına son verebilecekti, bu en güzel ölüm yöntemiydi. Öyle ki tasarladığı tren için ‘zarif ve coşkulu ölüm’ lakabını takmıştı bile.

Peki, ama bu katil trenin nasıl bir çalışma prensibi vardı? İnsanlar, Urbonas’ın dediği gibi zarif ve coşkulu bir şekilde mi hayatlarına son veriyordu?

Trenin çalışma prensibi G kuvvetinin etkisine dayanmaktaydı. G kuvvetinin oluşabilmesi için ise belirli bir hızda bir dirence maruz kalmak gerekmekteydi. Her ne kadar günlük yaşantımızda da yer çekimi etkisiyle sürekli olarak 1 G’lik kuvvete maruz kalsak da bu kuvvet üzerimizde ölümcül bir etki yaratmaz. Çünkü dünyanın uygulamış olduğu bu 1 G’lik kuvveti bizler hızlanma olarak algılamayız bu nedenle de kuvvetin üzerimizdeki etkisini hissetmeyiz. Fakat G kuvveti maruz kalınan süreye, miktara, yöne ve kuvvetin şiddetine göre insanın ölümüne dahi yol açabilmektedir, tıpkı katil trenin çalışma prensibinde olduğu gibi.

Euthanasia Coaster, isimli bu katil lunapark treni tamamen çelikten yapılmış olup 7,5 kilometre ray uzunluğuna sahiptir. 7 farklı büyüklükte döngüden oluşan bu katil tren en fazla 500 metreye kadar yükselebilir ve aşağı inerken de saatte 360 kilometre hız yapar. 500 metre yükseklikten bırakılan insanlar 10 G’lik kuvvete maruz kalmaktadır. Bu 10 G’lik kuvveti koruyabilmek amacıyla da her bir döngü bir öncekinden daha küçük tasarlanmıştır. Normalde 2 döngüyü tamamladıktan sonra dahi beyin ölümü gerçekleşen kişinin ölümünü garantilemek amacıyla kalan 5 döngü tasarıma sonradan dahil edilmiştir.

Bu tasarıma göre G kuvvetine maruz kalan insanlar anında hayata gözlerini yummayacaktı. İlk 60 saniye boyunca maruz kalınan G kuvveti etkisi ile kişiler öforinin (kişinin hoşnutluk duyduğu ve kendisini iyi hissettiği bir ruhsal durum) yanı sıra selebral hipoksiyi de (beynin yetersiz oksijene maruz kalması) deneyimlemiş olacaktı. Birçok fizyolojik zevkin sonrasında –Urbonas’ın düşüncesi- ise kişi ulaşılmaz olan bir ölüm ile karşılaşacaktı. Urbonas’a göre bu ölüm şeklini diğerlerinden daha özel yapan bir şey vardı o da; kişi düşüşe geçtiği o son ölüm anında dahi son kez düşünebilecekti. Halbuki kendini ölüme mahkum etmeden önce de, var olan vaktin de düşünebilirdi ya… Kimi için doğru, kimi için yanlış olan bu ötenazi şekli oldukça uzun süre gündemi meşgul etti fakat sonunda tasarımda kalmaktan öteye geçemedi.

Urbonas’a ölümden korktuğu için mi bu tasarımı yaptığı sorulduğunda ise; ölümden korkmadığını, sadece ölümcül bir hastalık nedeniyle yavaş bir şekilde ölmekten korktuğunu söylemiştir. Belki de yavaş ölüm düşüncesini kendince bu şekilde ortadan kaldıracaktı ama unuttuğu bir şey vardı o da en güzel ölüm şeklinin şerefli bir ölüm olmasıydı.

Bilim kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederim !

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster