Acıkma ve susama mekanizmaları çoğu zaman beraber çalışıyormuş gibi değerlendirilse de, aslında susama hissinin fizyolojik temeli acıkmaktan biraz daha farklıdır. Efektif plazma osmolalitesindeki değişime bağlı olarak önbeyindeki OVLT’ye (organum vaskulosum lamina terminalis)’e etki eder ve uyarılan OVLT, susama hissini başlatır.

Susama hissinin başlamasını takiben vücutta bir antidiüretik hormon olan vazopressin salgılanır. Böylece böbrekte idrarın süzülme sırasında su emilimini arttırarak vücuttan atılacak olan su miktarını azaltır. Su miktarının korunması prensibini dayanan antidiüretik hormon, hipotalamusta sentezlenir ve vücutta kana salınmak üzere arka hipofiz depolanır. Vazopressin salınımını takiben hacimce daha düşük ancak daha yoğun bir idrar elde edilir. Bu durum, dehidratasyon halinde vücudun mevcut suyunu korumasındaki sağlayan bir mekanizmadır.

Acıkma ve Susama Farklı Mekanizmalar ile Düzenlenir

Susama ve acıkma arasındaki farklardan biri de, susama hissi vücudun su ihtiyacına göre düzenlenirken; acıkma hissi vücudun kalori ihtiyacına göre düzenlenmemektedir. Acıkma, önceki öğünde alınan kaloriye, harcanan enerjiye, biyolojik ritme bağlı iken susama hissi bir önceki öğünde alınan su miktarına göre değişmez. Ayrıca, dehidratasyona bağlı salınan vazopressin hormonu vücuttaki suyu muhafaza etmeye yönelik adeta bir refleks mekanizması iken, acıkma ile ilgili böyle bir durum yoktur.

Susamanın Düzenlenmesi

Vücut sıvı dengesine bağlı olarak düzenlenen susama hissi hakkında yapılan ilk araştırmalarda, bunun plazma osmolalitesi ve kan hacmine bağlı olduğu görülmüştür. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda altında daha karmaşık bir mekanizma olduğu görülmüştür. Basitçe bu iki faktörün mekanizması şu şekilde işler: serum osmolalitesi arttığında bu durum osmoreseptörler tarafından algılanır ve susama hissi oluşur. Dehidratasyona bağlı hipovolemi durumunda ise renin-anjiotensin sistemi uyarılır. Renin salınımı artar ve renin ile uyarılan Anjiotensin II, hem vazopressin arttırarak hem de OVLT (organum vaskulosum lamina terminalis) ve subfornikal organa etki ederek susama oluşturur. Yani renin salınımının artışı, susamanın nöral olmayan uyaranıdır. Son yapılan çalışmalara göre plazmadaki Na iyonu konsantrasyonu ve arteriyel kan basıncı da susamayı etkiler. Hipovolemide vazopressin salınımı arttığından dolayı yine susama hissi uyarılmış olur.

Tüketilen Sıvının Miktarını Arttırmak Susamanın Giderilmesi İçin Yeterli Mi?

Susamışlık hissinin kaybolması ise ilginç bir şekilde farelerde ve insanlarda farklılık göstermektedir. Köpeklerde ve insanlarda susama hissi orofaringeal reseptörlerde algılanan sıvı geçişi ile kaybolurken; farelerde bu hissiyatın kaybolması orofaringeal reseptörler ile gerçekleşmemektedir. Tuzlu bir sıvı ile normal sodyum seviyesine sahip bir sıvı tüketimine bağlı olarak köpek ve insanlarda susama hissi kaybolur; çünkü orofaringeal reseptörler sıvı tüketimini algıladıklarında bunun içeriğine bakmaksızın vazopressin salınımını durdurur. Yalnızca tüketilen sıvının miktarı önemlidir. Farelerde ise karındaki visseral dokulardaki Sodyum iyonu reseptörleri tüketilen sıvının sodyum konsantrasyonuna bağlı olarak vazopressin salınımını durdurur. Yani susama hissinin kaybolmasında köpek ve insanlarda tuz oranı yüksek bir sıvı ile tuz oranı normal olan bir sıvının tüketilmesi arasında bir fark bulunamazken, farelerde tuzlu, şekerli yada izotonik bir sıvının tüketilmesi vazopressin salınımını etkiler, tüketilen sıvı miktarı fazla olsa bile susama hissiyatının giderilmesinde yeterli olmayabilir.

Sağlık Bilimleri kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!