Adını efsanesinden alan Yanartaşlar nasıl oluştu? Efsane doğru mu? Khimera canavarı yaşıyor mu? Gelin birlikte aklınızdaki sorulara cevaplar arayalım.

Olimpos’un Sönmeyen Ateşi: Yanartaş’ın Efsanesi

Ephyrra kralı Glaukos’un canından çok sevdiği iki oğlu vardır; Hipponoes ve Belleos. Kral bir gün oğullarının şerefine bir av partisi düzenler. Fakat parti de beklenmeyen bir kaza meydana gelir ve kralın oğlu Belleos’u hayattan koparır. Kazaya sebep olansa kralın diğer oğlu Hipponoes’tir.  Evladını kaybetmenin acısına dayanamayan Glaukos, sinirle Hipponoes’i ülkesinden sürgün eder.

Hipponoes’e ise bu olaydan sonra Bellerophontes, yani “Belleos’u yiyen” lakabını takarlar. Kardeşinin ölümünden dolayı kendini suçlu hissetmesi yetmezmiş gibi bir de hakaretlere maruz kalan Bellerophontes, daha fazla orada kalmaya dayanamaz.

Onu kimsenin tanımayacağı bir yere, Anadolu’ya gider. Orada yöre krallarından Tyrins Kralı Proitos’un yanında çalışmaya başlar ve kendine yeni, tertemiz bir hayat kurar. Fakat kurduğu bu hayatı da uzun sürmez; çünkü kralın güzeller güzeli karısı Antenia, Bellerophontes’e aşık olur. Duygularını da Bellerophontes’e açıkça belli eder. Fakat Bellerophontes, yanında çalıştığı kralın karısı ile bir ilişki yaşamayacak kadar onurlu olduğundan kraliçeyi reddeder. Reddedilmeyi kabullenemeyen kraliçe ise krala, Bellerophontes’in kendisine zorla sahip olmak istediğini söyler. Kral bu duruma oldukça kızsa da delikanlıyı öldürmek istemez. Çünkü bu delikanlı da tanrısal bir güzellik vardır, eğer onun ölümünden sorumlu olursa lanetleneceğini düşünür. Bu nedenle de kral delikanlının eline bir mektup verip, onu kayınpederi olan Likya’daki Xhantos kralı Iobates’e götürmesini emreder. Mektupta ise Bellerophontes’in derhal öldürülmesi gerektiği yazılıdır.

Yola çıkan Bellerophontes, Xhantos’a gelir ve yanında taşıdığı mektubu krala teslim eder, mektubu alıp okuyan kral oldukça sinirlenir. Ancak Bellerophontes’in saflığı ve temiz görünümünden de etkilenmiştir. Delikanlıyı doğrudan öldürmek istemez, eğer ölecekse de ölümü onun elinden olmamalıdır. Bu yüzden Bellerophontes’ten Tahtalıdağı’nın çevresinde yaşayan ve ülkesini tehdit eden Khimera canavarını öldürmesini ister. Khimera başı aslan, ortası keçi, kuyruğu ise yılan görünümünde olan bir yaratıktır. Ağzından ve burnundan alevler saçarak etrafa korku salmaktadır.

Kardeşinin ölümünden hala kendini sorumlu tutan Bellerophontes, öleceğini bile bile bu görevi kabul eder. Kanatlı bir at olan Pegasos ile beraber Tahtalıdağ’a ulaşan Bellerophontes, dağın zirvesine yakın bir yerden canavarın hareketlerini kontrol eder. Khimera onları görünce ateşler püskürterek yok etmeye çalışır ama Pegasos’un akıllı bir manevrası sayesinde alevleri atlatıp yanmaktan kurtulurlar. Bellerophontes, oklarını ve mızraklarını hazırlar, karşı saldırıya geçer. Khimera yaralansa da hala direnmektedir. Bellerophontes, ise son mızrağını yakından ve öyle güçlü fırlatır ki, Khimera yerin yedi kat altına gömülür. Yalnız alevden dili zararsız bir şekilde yeryüzünde kalır. Söylentiye göre bugün o yere giden insanlar hala bu canavarın kükreyişini alev çıkan yerlerden duyarlar.

Khimera Efsanesinin Gerçek Yüzü

Yunan Mitolojisi’ne konu olan Khimera efsanesinin bahsedildiği yer olan Yanartaş, günümüzde Antalya’nın Kemer İlçesi’ndeki Çıralı Köyü yakınlarındadır. Yıllar önce yapılan araştırmalar doğrultusunda bazı jeolojik kayaçların kendiliğinden yandığı ve yüzyıllar boyunca da yanmaya devam ettiği görülmüştür. Ateşin sebebinin metan gazı olduğu anlaşılmıştır fakat asıl kafa karıştıran sorun, incelenen jeolojik unsurların içerisinde metan gazına sebep olabilecek bir biyolojik sürecin olmadığıdır. Çünkü metan gazının oluşabilmesi için biyolojik bir süreç olması gereklidir. Yapılan araştırmaların sonuç vermemesi insanları efsanenin doğru olabileceğine inandırmaya başlamıştı. Ta ki 2014 yılına kadar…

İncelenen kayaçların arasından Rutenyum (Ru) denilen ve oldukça nadir bulunan bir elemente rastlanıldı. Bunun üzerine çalışmalar yürüten araştırmacılar Ru’un bulunduğu ortamlarda abiyotik süreçlerin bu şekilde yanabilen metan oluşumuna izin verdiği anlaşıldı. Yani Ru bu şekilde yanabilen metanı oluşturan kimyasal süreçler için katalizör (hızlandırıcı) görevi görmektedir.  Böylelikle bu Yanartaş’taki ateşin kaynağı onlarca belki yüzlerce yıl sonunda nihayet çözülebilmiş oldu.

Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster