Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida Eyaleti, Bermuda ve Puerto Rico bölgesi arasında kalan Atlantik Okyanusu’ndaki gizemli yer; Bermuda Şeytan Üçgeni. Araştırmalara göre bu deniz bölgesinden sağ kalmış gemi veya herhangi bir uçak bulunmamakta. Kaybolan gemiler, uçaklar ile ilgili ise birçok komplo teorisi mevcut. Bunlardan bazıları ise tüm bunların uzaylıların oyunları olabileceği, denizde yaşayan başka bir varlığın onları yediği, üçüncü bir boyutun varlığı gibi birçok çılgın fikir. Peki, ama bu işin doğrusu nedir? 15. yüzyıldan bu yana yaşanan kayıpların arkasındaki sır perdesi nedir? Gelin birlikte bu gizemin gerçekliğine dair birer yolculuk yapalım.

Bermuda Şeytan Üçgeni Ses Getiren Vakaları Nelerdir?

Bu esrarengiz yerden ilk olarak Kristof Kolomb’un günlüklerinde bahsedildiğine inanılmaktadır. Kristof Kolomb 1942 yılında mürettebatı ile Amerika’nın keşfine giderken Bermuda Şeytan Üçgeni’nden geçmiştir ve burada karşılaştığı gizemli olayları günlüğünde şu şekilde kaleme almıştır: “Gökyüzünde garip garip ışıklar görüyorduk ve okyanusa yukarıdan ateş topları düşüyordu. Ne olduğunu anlamadığım uçan nesneler ve sis garip bir vızıltı ile etrafımızda dolaşıyordu. Pusulam bozulmuştu ve kuzeyi altı derecelik bir hata ile gösteriyordu. Zaten dünyanın kenarından düşmeyeceğimize zar zor inandırdığım mürettebatımın bu olanları görmesi beni daha da tedirgin ediyordu.” Herkes yaşanılanların sadece bir başlangıç olduğundan habersizdi.

Bundan tam 102 yıl önce, 4 Mart 1918 tarihinde Birleşik Devletler Donanması için inşa edilen USS Cyclops gemisinin ve 309 kişilik mürettebatın kaybolması ile Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeki gizem tekrar gündeme konu oldu. Bu olay Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana geldiği için başlangıçta Alman ordusunun denizaltılar ile gemiyi batırdığı düşünüldü. Fakat Almanya bu varsayımları reddedip, sessizliğini koruduğu için olayın üstü kapatıldı ve yaşanılanlar unutuldu.

5 Aralık 1945 tarihinde ise sineye çekilemeyecek kadar ses getiren gizemli bir olay daha yaşandı; Uçuş 19. Bir Pazar günü 5 ABD Hava Kuvvetleri torpido bombacısı Florida’daki bir hava üssünden kalkış yapmış ve uçuş tatbikatı yapmak üzere havalanmıştı. Bir anda 5 uçak ve beraberindeki mürettebatı kayıplara karıştı. Ne radardan ne de mürettebattan bir dönüş sağlanıyordu. Kaybolan 5 uçağı bulmak üzere görevlendirilen kurtarma uçağı da diğerleri ile aynı kaderi paylaştı. Olaydan sonra ne bir enkaz ne de mürettebattan bir cesede ulaşılamadı. Arkalarında tek bir iz dahi bırakmadan kaybolan bu uçaklara ve mürettebata ne oldu? Olaya bir açıklık getirilemediği için dava yine kapanmıştı. Fakat insanlar bu olayı bu kadar kolay unutmayacaktı sonra ne mi oldu? Bermuda Şeytan Üçgeni doğdu.

Bermuda Şeytan Üçgeni Adını Nereden Aldı?

Şubat 1964 tarihinde Vincent Gaddis adındaki Argosy Dergisi yazarı Uçuş 19 vakasını tüm dünya da sansasyon yaratacak şekilde kaleme aldı; “Bermuda Şeytan Üçgeni” teriminin de doğmasına neden oldu. Yazısında ise doğaüstü hikayelere yer vererek insanların gerçek ile kurguyu karıştırmasına neden oldu. Sahi gerçek neydi? Kimi insanlar bu hikayelere inandı kimi ise saçmalıktan başka bir şey olmadığını söyledi. Söylenilen her şey belirsizdi ta ki 1970 yılına kadar.

1970 yılında Bermuda Şeytan Üçgeni’nden sağ salim kurtulan biri vardı, Bruce Gernon. Bruce bir pilottu ve 1970 yılında babası ve bir iş ortağı ile Bahamalar’dan uçup Florida’daki Miami Beach’e gittiklerini söylüyordu.

İrtifa kazandıklarında ufukta yarım daire şeklinde garip bir bulutun varlığından ve tam o bulutun ortasından geçtiklerini, tüm olayların ise bu buluttan geçtikten sonra başladığını dile getirmişti.

Pilotun hatırladıklarına göre gökyüzü bir anda karanlığa gömülmüştü, karanlık içinde bilinmeze doğru ilerlerken bir anda bir tünele rast gelmişlerdi ve o tünele girmişlerdi. Tünelin sonunda mavi bir gökyüzünü, okyanusu ve ufku görmeyi bekliyorlardı. Fakat onları koca bir sis yığını karşılamıştı. Bu sis işleri daha da çıkılmaz bir hale sokmuştu, üstelik hiçbir seyir cihazları da çalışmıyordu.

Bruce ise umudunu asla kaybetmemişti ve dünya ile iletişimi bir şekilde sağlamayı başarmıştı. Yoğun sis yüzünden yerleri tespit edilemiyordu, bu şekilde bir süre daha ilerlediler. Sis dağıldığında ise oldukça büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Bu tehlikeli yolculukları sırasında planlanandan 2 kat daha fazla mesafe kat etmişlerdi. Uçak 3 dakika da 150 km uçmuştu. Bu saatte yaklaşık 3000 km hıza ulaştıklarını gösteriyordu. Fakat bu 5. nesil savaş uçaklarının süpersonik seyir hızının maksimumundan bile fazlaydı. Yani böyle bir teknolojiye daha ulaşılamamıştı. Peki, ama bu nasıl mümkün olabilirdi?

Olaylara dair en güvenilir teori büyük ölçekli girdap oluşumlarıdır. Bilim adamları bu girdapların uzayda anormal derece de hızlı bir harekete neden olabileceklerine inanıyordu. Bu tür girdaplar genellikle olağandışı hortumlar oluşturan çok ince hava akımları oluşturur. Bu durum hem gemiler hem de uçaklar için oldukça tehlikelidir. Peki, ama bu girdaplara sebep olan neydi? Bu durum ise karanlık enerji ile açıklanmaya çalışıldı. Karanlık enerji evrenin genişlemesini ve hızlanmasını ortaya atan varsayımsal bir kavramdır. Pek çok bilim insanı varlığına inanmaktadır fakat gerçek doğası hala keşfedilememiştir. Bu da demek oluyor ki ne uzaylı istilası var ne de zamanda yolculuk.

Yapılan araştırmalar ile sonsuz evrende cevaplanmayı bekleyen onlarca sorudan birkaçı daha bilim sayesinde aydınlatıldı. Bilimle kalmanız dileğiyle.


Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster