Stefan ZWEIG Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı eseri 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır. Asıl dili Almanca olan bu eserin aslından dilimize çevirisini Ahmet CEMAL yapmıştır.

‘’Sana, beni asla tanımamış olan sana’’

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu adlı eserin kahramanları tanınmış bir roman yazarı olan Bay R. ve bir kadın. Eser bu kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkeğe yazdığı uzun bir mektuptan oluşuyor. Fakat Bay R. için yazılan bu mektubun göndereninin adı yoktur. Kadın uzun yıllar içinde yaşattığı bu tutkulu aşkı ‘’bilinmeyen olarak, tek başına’’ yaşamaya razıdır. Bu aşk öyküsünde taraflar değil sadece tek bir taraf ön plandadır. Peki aşkın böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi?

Mektup ‘’Sana, beni asla tanımamış olan sana… Bu mektup sana ulaştığında ben hayatta olmayacağım’’ ile başlamaktadır. Kitap Bay R.’nin dağlara yaptığı 3 günlük dinlendirici bir geziden döndükten sonra daha önceden ayırmış olduğu bu mektubu alıp ilk cümleyi gördükten sonra okumasıyla başlamaktadır. Kadın çocuğunun kaybettikten sonra bu tanınmış yazara olan aşkını itiraf eden bir mektup yazmaya karar vermiştir. 13 yaşından beri hayranlık duyduğu eski komşuları olan yazara olan aşkını en başından, tüm detaylarıyla anlatmıştır. 17 yıl boyunca bu gizemli kadının tek isteği sevdiği erkek tarafından görülmek ve fark edilmek. Farklı zamanlarda, farklı şekillerde adamın karşısına çıkıp, onunla vakit geçirmesine rağmen aşkını yıllarca kendi içinde yaşayan kadın, çocuğunun ölümünden sonra hayatında kalan tek insan yani Bay R. için kaleme almaktadır.

‘’Yalnızca seninle konuşmak istiyorum. Sana ilk defa her şeyi söylemek istiyorum; bütün hayatımı bilmelisin, o hayat ki, hep senindi ve sen onu asla bilmedin.’’

Kitabın ilerleyen sayfalarında, bilinmeyen bu kadının mektubun başında bahsettiği ve vefat eden çocuğun babası açığa çıkmaktadır. Kadın, yazdığı mektubun birçok yerinde, çok sitem etmeden, karşılaşmaların hiçbirinde adam tarafından tanınmamış olmasından bahsetmektedir. Her seferinde bir şekilde aşık olduğu adamı etkilemeyi başaran kadın, ne yazık ki adamla asla uzun bir ilişki yaşayamamıştır.

‘’Bütün kitaplarını satın aldım; adının gazetede çıktığı günler benim için hep birer bayram günüydü. Kitaplarındaki her satırı ezbere bildiğime, onları bu kadar sık okumuş olduğuma inanabilir misin? ‘’

Stefan Zweig

20 Ekim 1881 yılında Viyana’da doğdu. 1920-1928 yılları arasında yazdığı Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle Savaşanlar büyük ses getirdi. Hayatı boyunca her türlü resmi ödülü reddeden Zweig 1940 yılında bir konferans için Güney Amerika’ya gitti ve hayatını orda sürdürdü. Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942’de Rio de Janeiro’nun Petrópolis kentindeki evinde, karısı Lotte ile birlikte uyku hapları içerek intihar etti. Petropolis’te devlet cenaze töreni ile defnedildi. Petropolis’teki evi müzeye dönüştürülmüştür.

Kitap Önerilerim kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!