Girişimcilik kavramı iş ve ekonomi dünyasına yerleşeli epeyce zaman oldu. Ayrıca hayatımıza yerleştiği gibi de kalmadı. Tam olarak merkez noktasına oturuverdi. Peki nedir girişimcilik ve girişimci? Girişimci denilince hemen hemen hepimizin aklına yaratıcı ve yeni iş fikirleri olan bireyler gelir. Fakat esasında en temel tanımıyla girişimci, risk alandır. Girişimci riski üstlenir, çünkü kurduğu veya kuracağı işe yatırım yapmak zorundadır. Burada yatırım denilince; fiziki iş yerinden tutun da makine, teçhizata ve insan kaynaklarından bu döngüyü sağlayacak belirli potansiyel bir nakit akışına kadar daha birçok şey aklımıza gelmelidir. Bunların hepsi para ve maliyet anlamına gelir. Girişimci tüm bu yükün altına girerek iş yapmaya çalışır. Sonuçlara da yine kendisi katlanır. Kazançtan da zarardan da direkt olarak etkilenen girişimcidir.
Girişimcilik ve iş kurma fikri geçmişte bu kadar kabul gören ve desteklenen bir eylem değildi, özellikle de ülkemizde. Bunda eğitim sisteminden ve seviyemizden tutunda ekonomik refah düzeyimize kadar birçok etken, neden olarak gösterilebilir. “Aman iş kurma batarsın” mantığı var. Halbuki dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde gençlerin yeni iş kurmaları destekleniyor ve teşvik ediliyor. Ama artık ülkemizdeki anlayış ve kültür de inovasyona ve girişimlere daha yatkın hale geldi.
Peki Girişimcilik Neden Bu Kadar Önemli?
Ekonomik çevre neden bu işin üzerinde duruyor? Devlet eskiye kıyasla neden daha fazla teşvik veriyor ve bu işi önemsiyor? Aslında cevap oldukça basit; istihdam. Her yeni girişim, çalışanlar için yeni iş kaynağıdır. Yani her yeni girişim, istihdam sahası anlamına geliyor. Doğal olarak işsizlikle mücadelede de önemli rol oynuyor. Bu da devletin sırtındaki yükü bir nebze hafifletiyor.
Kimi zaman devletin verdiği teşviklere ve sahip olunan öz kaynaklara rağmen, mevcut imkanlar start-up için yeterli olmuyor. İşte tam da bu noktada melek yatırımcılar devreye giriyor. Melek yatırımcı ilk etapta işin kurulması için gereken paranın veya diğer maddi kaynakların tamamını ya da bir kısmını karşılıyor. Bunun karşılığında da ya şirketin bir kısmına ortak oluyor ya kazançtan pay alıyor ya da bazen tamamen yardım amaçlı yapıyor. Girişimci her iki durumda da risk ve fazlaca sorumluluk alıyor.
İç Girişimcilik Nedir?
Peki, bir işletmede çalışıyorsunuz, iş yeriniz orta ölçekli bir kobi olabileceği gibi kurumsal büyük bir firma da olabilir. Aklınızda çalıştığınız alanla ilgili harika fikirler var, inovativ, farklı ve katma değeri olan fikirler. Ancak risk alıp bir türlü kendi işinizi kuramıyorsunuz. Başta sosyal çevre olmak üzere, alışkanlıklar ve rutin hayatın getirdiği düzenli yaşam, adım atmanızı daha da zorlaştırıyor. Tam da bu noktada iç girişimciler ve iç girişimcilik terimleri doğuyor.
İç girişimcilik, çalışılan firma bünyesinde katma değer yaratacak iş ve fikirlerden oluşan eylemlerdir. İç girişimci ise bu eylemi yapan kişidir. İşletmenizde uygulamak istenilen ve kabul gören bir fikir, hem işletmeye hem de iç girişimciye çok büyük kazanımlar sağlar. Bu yöntemle risk almayan iç girişimci çalıştığı işletmeye kazandırırken diğer yandan da kendi mesleki tatminini sağlamış olur, tabii ki yanında belirli bir kazançla.
Burada girişimcilik ile iç girişimcilik arasındaki en büyük fark alınan risktir. İç girişimcinin başlattığı atılımdan zarar da edilse bu iç girişimciyi direkt olarak etkilemez. Ama girişimci yaptığı işin sonucundan olumlu ya da olumsuz doğrudan etkilenir. Her iki yöntemde, ihtiyaç duyulan ve katma değer yaratacak atılımlardır. Burada ister iç girişimci olsun ister girişimci, en büyük ortak özellik yaratıcı ve cesur olmaktır. İçinde bulunulan durumu doğru analiz edip, geleceği yorumlayabilmek de olması gereken önemli özellikler arasındadır.
Nedir? kategorimizde yer alan diğer içeriklerimizi okumanızı da tavsiye ederiz.
