Günlük hayatta hep bir şeyler isteriz, dileriz, umut ederiz. En basit örneği mesela “Keşke otobüs hemen gelse” veya “Bugün öğlen yemekte şu olsa”, “Bugün şu arkadaşımla karşılaşsam ne güzel olur.” gibi.

Kimi zaman bu düşünceleri sadece içimizden geçirmekle yetiniriz kimi zaman da dile getiririz, birilerine söyleriz. Ondan sonra da bu isteklerimizin bir anda gerçekleştiğini görürüz ve o an “Dua kapılarım açıkmış. Keşke başka bir şey dileseymişim.” deriz.

Çoğumuz bu durumu sık sık yaşamıştır. Bende bu yazımda düşüncelerimizin ve ağzımızdan çıkan kelimelerin gücünü anlatmak istiyorum.

Ağzımızdan çıkan kelimelerin önemini anlamadan önce düşüncelerimizi yani zihnimizi kontrol edebilmeliyiz.

Peki, düşüncelerimizi nasıl kontrol edebiliriz?

Çok basit. Düşüncelerimiz çok hızlı bir şekilde zihnimize ulaşır. Ama ağzımız daha yavaştır. Yani öncelikle konuşmamızı yavaşlatıp gün içerisinde neler söylediğimize dikkat ederek ve ağzımızdan negatif şeylerin çıkmasına izin vermeyerek düşüncelerimizi şekillendirmeye başlayabiliriz.

Pek çoğumuz ağzımızdan çıkan kelimelerin inanılmaz gücünün farkında değildir. Bunun yanı sıra nasıl konuştuğunun, ne dediğinin, ne anlatmak istediğinin farkında olmayan insanlar, kelime seçimlerine hiç dikkat etmeyen ve sürekli negatif konuşanlar da var.

Sıra Sizde..

Sizde ağzınızdan çıkanları dinlemeye başlayın. Eğer negatif cümleler kurduğunuzu fark ederseniz onları hemen değiştirin. Olumsuz hikayeler duyduğunuzda bunu dillendirmeyin. Hayatınızı bunlarla meşgul etmeyin. Pozitif hikayelere odaklanın. Bunları başkalarına da anlatın. Sizi ağır hissettiren kelimeleri kelime dağarcığınızdan çıkarın. Yerine sizi hafif hissettiren kelimeler koyun.

Hafiflik, ağırlık tabii ki tartıyla ölçülmüyor. O kelimenin sizde yaydığı enerjiye odaklanmanız lazım. Sevgi kelimesi mesela. Sevgi kime ağır gelir ki? Üstelik o ağır hissi, stresi de alır götürür. Hafiflik, ağırlık durumunu anlayabilmeniz için de içiniz de bir yerlerde uyandırdığı hislere odaklanmanız gerekir.  

Bu yöntemleri uygulayarak farkındalığınızı artırmış olacaksınız. Bu yöntemi diğer insanlarla birlikteyken de yapın. İnsanların kelimelerini dinleyin ve söyledikleriyle yaşadıkları arasında bağlantı olup olmadığına bakın.

Örnek vermem gerekirse “mecburiyet” kelimesi. “Mecburiyet” demek zorunluluk demek. İnsanı ağır hissettiren bir kelimedir. “İşe gitmek zorundayım, bunu yapmaya mecburum” gibi cümleler kurmak insanda korkunç bir baskı yaratır. Bunun yerine “seçiyorum” kelimesi hayatınızı tamamen farklı bir perspektife sokar. Öyle olmasa bile yaptığımız her şeyin kendi seçimimiz olduğunu ifade eder. Zorunluluktan doğan o baskı, o yaşattığı stres ortadan kalkar. “Bunu yapmaya mecburum” değil de “Bunu yapmayı seçiyorum, çünkü …” şeklinde devam ederseniz hayatınızı daha kolaylaştırırsınız.

Düşünceler yaratıcıdır. Hayatınızı şekillendirir. Bugün söylediğiniz bir söz ileride size tecrübe olarak geri dönecektir. Bu bize aslında küçüklüğümüzden beri empoze edildi. “Ne ekersen onu biçersin.” diyerek bize aslında bu öğretildi. Zihnimiz de bizim özgür olabildiğimiz bahçelerimizdir aslında. Biz oraya ne ekersek hayat bize onu yaşatır.

Eğer hayatınızı değiştirmek istiyorsanız bu yöntemi sürekli uygulayın çünkü en küçük seviyede bile olsa, eğer konuşma şeklinizi değiştirirseniz, tecrübeleriniz de değişmeye başlayacaktır.

Yazımı okuduğunuz ve vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum 🙂

Kişisel Gelişim kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!