İnsan, tarih boyunca doğal ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmıştır. Bunu gerçekleştirirken de yeni araçlar üretmiştir. Üretimde kullanılmak üzere geliştirilen yeni araçlar, ihtiyaçları arttırmıştır. Emek maddi koşulları dönüştürmüştür. Yeni ihtiyaçlar sebebiyle üretimde bulunan insan, toplumdaki ilişki tarzlarını da yeniden üretir. Bu değişimlerin sonucunda diyalektik olarak maddi koşullar da değişir.

İnsan, emeği sayesinde kendinin ve hayat koşullarının yöneticisidir. Marx yabancılaşma olgusunu düşüncelerini belirlemede önemli bir kavram olarak görmüştür. Yabancılaşma olgusu en yoğun biçimde kapitalist bir toplum düzeninde yaşanmaktadır. Bu yönüyle yabancılaşmayı da en çok yaşayanlar emekçi sınıfıdır. Marx yabancılaşma olgusunu, kapitalist bir üretim ilişkisi içindeki işçinin istek ve arzularının dikkate alınmayarak, emekçinin zorunlu bir işbölümüne katılmasıyla açıklar.

Emek ve Yabancılaşma

Modern sanayinin gelişmesi yeni bir işbölümünü oluşturmuştur. İşçi de üretime katılarak makinenin işlevsel bir parçası olmaktadır. Geleneksel üretim yöntemlerine kıyasla çağdaş üretimde emeğin yabancılaşması daha fazladır. Sanayileşmeyle birlikte işçiler yeteneklerini ve potansiyellerini üretimde gösteremez hale gelmiştir. Böylece çalışma faaliyeti özgür bir alan olmaktan çıkarak, işçilerin ekonomik durumlarını idare etmeleri amacıyla gerçekleştirilen bir zorunluluk olmaktadır. İnsan kendi emeğiyle yaptığı ürünlere de üretim faaliyetinin sonunda yabancılaşmaktadır. Çünkü artık ürün insan emeğinin denetiminden çıkmaktadır.

Kapitalist bir toplumda üretimin gerçekleşmesi için emeğe ihtiyaç vardır. Fakat emeği gerçekleştirecek insanın bireysel yetenekleri ve potansiyeli, işbölümünün sonucunda gerçekleşen üründen ve üretim şartlarından ayrışmaktadır. Bu da doğal olarak insanın kendi emeğine yabancılaşmasını sağlamaktadır. Yabancılaşma üç kategoride gerçekleşir; insanın üretme faaliyeti ilişkisinde, insan ve ürün ilişkisinde ve diğer insanlarla olan ilişkisinde. Emeğe yabancılaşma kişinin toplum ilişkilerini de etkilemektedir.

Kapitalist üretimde çalışma şartları sistematik olarak gerçekleşir. İşçinin çalışma saatleri, ne kadar üretim yapılacağı, çalışmanın yöntemi önceden belirlenmiştir. İşçi kendi benliğinden uzaklaşarak, üretime katıldıkça yoksunlaştığını hisseder. Bedensel ve zihinsel olarak enerji harcaması emekçiyi yorar. Bu çalışma koşulları sonucunda ise makinenin bir parçasına dönüşür. Ruhsal değişimler yaşayarak yeme-içme gibi yaşamsal olaylar dışında özgür olamadığını hisseder.

Emeğine yabancılaşan insan dünyada edilgen bir duruma düşer. Ayrıca emeğe yabancılaşmak, dış dünyada ve çevredeki insanları hatta insanın kendini bile yabancı bir nesne gibi algılamasına yol açar.

İşçi ve Ürün

İşçinin ürünle olan ilişkisi şöyle açıklanabilir;

Kapitalist ekonomide teknoloji, sermaye ve emek üretimin temelini birlikte oluşturuyor gibi görünse de Marx’ a göre bu ifade emeğin sömürülmesini gizlemek amacıyla sunulan bir ideolojidir. Marx’a göre üretim için ihtiyaç olan asıl şey emektir. Özel mülkiyet kaldırıldığında üretimin gerçekleşmesi engellenmez. Bu sebeple emek biriken sermayedir. İşçiler kapitalist üretim ağında ürettikçe kendi özlerinden uzaklaşırlar. Çalıştıkça kapitalist sermayeyi arttırırlar. Üretilen ürün üzerinde hakları, kapitalist sistemde işler.

Bu yanlış algılamalar, insanın dünyaya karşı pasif bir varlıkmış gibi hissetmesine ve gerçeklikten uzaklaşmasına sebep olur. Maddi şartları değiştirme enerjisini kaybeder. Halbuki tüm dünya, bireylerin içsel özelliklerinin dışa vurumundan ibarettir.


Sosyoloji kategorimizde yer alan diğer içeriklerimizi okumanızı da tavsiye ederiz.