Bazen kelimelerin dahi kifayetsiz kaldığı anlarda bizlere tercüman olan müzik, aslında herkesin anlayabildiği ve kendine göre anlamlandırabildiği evrensel bir dildir. En ilkel toplumlardan, en gelişmiş toplumlara kadar herkes tarafından bilinir.

Tabii ki günümüzdeki müzik anlayışı geçmişe oranla çok daha farklı olsa da, ortak olan bir şey mevcut o da, duygularımız. İlk çağlardan beri müzik, insanların üzüntülerini, sevinçlerini, heyecanları…. ifade ettikleri ve insanların ortak bir payda da buluşmasını sağlayan ritmik bir yapıdır.

Müzik Nedir?

Müzik, Eski Yunancadaki “musica” kelimesinden türemiştir. Musica’nın etimolojisi muse-şifa dağıtan peri veya melek anlamı taşımaktadır. (Aslında Yunan Mitolojisi’nde bahsi geçen Tanrıların Tanrısı Zeus’un en büyük kızının isminin Mousa (Müz) olduğu ve musiki kelimesinin de bu isimden türediği tahmin edilmektedir.) İslam felsefesinde ise müzik, meleklerin dili anlamına gelmektedir. Görülen o ki geçmişten günümüze kadar müzik, aslında insanlar için tanrısal bir dil kabul edilmiştir.

Müziğin Tarihçesi

Yapılan araştırmalar doğrultusunda geçmişteki insanların hissettikleri o an ki içinde bulundukları duyguları ifade edebilmek adına ayinler yaptığı, hatta ayaklarını ve ellerini birbirine vurarak ritim tuttukları bilinmektedir. Asıl bildiğimiz müziğin ise Hristiyanlığın çıkışından sonra gelişme gösterdiği biliniyor. 15. ve 16. yüzyıllarda ise bilinen kilise müziği en gelişmiş haline ulaşmıştır. 17. yüzyılda yeni müzik aletleri geliştirilip, opera doğmuştur. Batı müziğinin klasik çağı olan 18. yüzyılda ise Beethoven, Mozart, Bach gibi dünyaca tanınan dev isimler yetişmiştir. 19. ve 20. yüzyıllarda ise Batı müziği yeniden büyük isimlerin yetişip, caz müziğinin doğmasına neden olmuştur.  

Müzik insanın kalbine bütün sanatlardan daha kolay ulaşan ve insanı daha çok etkileyen bir sanattır. İnsan, seslerin aracılığı ile yaşamı duyumsar, öğrenir ve kendini keşfeder. Eski Yunanlıların tarihinde dahi her türlü erdemin kökeninin müzik olduğu, ruhun arındırılmasında ve eğitilmesinde müziğin önemli bir rolü olduğundan bahsedilmiştir. Peki, gerçekten de müziğin insan psikolojisi üzerinde olumlu veya olumsuz bir etkisi var mıdır?

Müziğin İnsan Psikolojisi Üzerindeki Etkisi

Her ne kadar ilk bakışta müzik ve psikoloji çok bağdaştırılamasa da aslında aralarında tarifsiz bir uyum vardır. Tarih boyunca da devam eden müzikoterapi çalışmaları bunun en büyük örneğidir.

Müzik aslında, merkezi sinir sistemi ve beyin kabuğunda yer alan düşünme, öğrenme, konuşma, beden kontrolü ile ilgili merkezleri uyarmaktadır ve beynin bu alanlardaki gelişimlerini desteklemektedir. Araştırmalara göre ise özellikle klasik müziğin uzaysal-zamansal becerileri geliştirdiği, matematiksel düşünceyi güçlendirdiği ve öğrenmeyi hızlandırdığı bilinmektedir.

Fransız Tıp ve Bilim Akademileri üyesi Dr. Alfred Tomatis’e göre, beynin elektriksel olarak şarj olmasında kulaklar anahtar bir rol oynar ve beyin hücrelerindeki elektriksel enerjinin azalması, konsantrasyonun bozulmasına akabinde de yorgunluğa sebep olur. Tomatis, beyin hücrelerinin de aynı piller gibi enerji ile şarj edilebilmesinin gerektiğini öğrendi. Daha sonraları beynin bu enerji ihtiyacını karşılayabilmek adına çalışmalar başlattı. Yapılan onlarca çalışma sonucunda ise 5000-8000 hz arasında yüksek frekanslar içeren müziklerin beyne enerji gönderdiğini keşfetti. Yani yüksek frekanslı müzik dinlemek beynin ihtiyacı olan enerjiyi karşılıyordu. Tomatis bu enerjiyi karşılamak adına ne tür müzikler dinlenmesi gerektiğine dair araştırmalar yaptı ve sonunda da bu frekans aralığındaki seslerin Mozart’ın müziklerinde çok fazla sayıda mevcut olduğunu tespit etti. Aslında bu frekans aralığındaki müzikler kişinin kalp atışlarını yavaşlatıyor, vücut ısısını düşürüyor ve beyindeki alfa dalgalarını uyarıyordu. Bunun sayesinde de kişi sakinleşip, gevşiyordu. Bunların yanı sıra beynin sağ lobu da uyarılıyordu bu sayede de kişinin yaratıcı düşünme, hayal gücü becerileri gelişip, dikkatin toplanmasını sağlayarak IQ seviyesini arttırıyordu.

Yapılan bir başka araştırmaya göre de kişinin sevdiği müziği dinlemesi sounucunda beynindeki ödül sistemi harekete geçmektedir. Bir başka deyişle aslında sevdiğimiz müziği dinlerken kendimizi ödüllendirmiş oluyoruz. Sadece müzik diyerek basite indirgememek gerek bu mucizeyi. Yapılan onlarca araştırma da gösteriyor ki aslında müzik dinlemek bir nevi kişinin kendini sevmesi oluyor.

Modern bilimin ışığında hem kendimiz hem de gelecek nesillerimiz için yapabileceğimiz en güzel iyilik müziği sevmek, seçici ve nitelikli her müziğe şans vermek olacaktır.  Boşuna dememişler müzik ruhun gıdası diye…


Fikir ve Sanat kategorisinde bulunan diğer yazıları da okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Aleyna BAYKAL

benimühendisim de serbest konulu içerikler üreten bir yazarım, bunun yanı sıra sayfa da editörlük yapmaktayım. Lisans eğitimimi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümünde tamamlamış bulunuyorum. İlgi alanlarım ise psikoloji, kozmoloji ve tarihtir.

Tüm Makaleleri Göster