Kitle toplumuyla ilgili en erken tanımlamalar 1830’larda Tocqueville ile başlamaktadır. Tocqueville, Amerika’da insanların benzeyen fikir ve değerlere sahip olduğunu gözlemleyerek, böyle bir toplumun kitle zihniyetinin kurbanı olacağı konusunda tahminde bulunmuştur. Durkheim, kitleleşmenin anomiyi ortaya çıkaran yönüne değinmiş, Weber ise bürokratik yapıyı eleştirmiştir. Tönnies ise “Gemeinschaft und Gesellschaft” eserinde kentsel kitleleri anlatmıştır. Frankfurt okulunun çalışmaları ise kitle ve iletişime yönelmiştir. Eleştirel kuramın ilk adımları Adorno’nun 1930’lardaki popüler müzikle ilgili yazdığı yazılar sayılabilir.

Toplumda çeşitli sosyal faaliyetlerde bulunan insan, yeni bir sosyal alan üretir. Üretim faaliyetleri içinde bulunulan maddesel hayat da günlük üretim ağları içinde gerçekleşir. Ve bu şekliyle, insan kendisi ve toplum için; üretim ilişkilerini, umut ve korkularını açıklar. Materyal hayatını açıklayabilen insan, aynı zamanda düşünsel açıklamalar da üretir. Ve bu iki kavram (materyal ve düşünsel) insan için kültürü oluşturur. Kültür üretimi bu sayede gerçekleşmiş olur. Kendini üretme biçimlerindeki ifade tarzı maddi ve düşünsel olarak gerçekleşir. Örneklendirmek gerekirse; yiyecek, giyecek, barınacak maddi olanlar, müzik, eğlence, sevinme, şiir, inanç biçimleri düşünsel olarak sıralanabilir. Toplum içinde insan kendisini kültürle ifade eder. Yeniden üretim ya da kendini üretme biçiminde ve insan ilişkilerinde yaptığı değişiklik, yaşam biçimine de yansıyarak insanın kültürünün de değişmesine sebep olur.

Kitle iletişim araçlarının, popüler kültürün oluşması ve kültürel değişimlerin yaşanmasında önemli işlevleri vardır. İnsanları bilgilendirmek ve eğitmenin dışında, maddesel üretim ilişkisi olan kapitalist pazar ilişkilerine değinen kitle iletişim araçları, bu yayınları sayesinde kitleleri yönlendirmektedir. Aynı zamanda sanatsal ve kültürel faaliyetler toplumun her kesimi için ulaşılabilir hale gelmiştir. Popüler kültürde sınıfsal farklar ortadan kalkar. 

Popüler kültür, toplumda seçmeden benimsenen ve kapitalizmin zorunlu kıldığı bir tüketme faaliyetiyle gelen bir kültürdür. Ve gündelik yaşamda yeniden üretilebilir. Tüketim yönünden ise zaman içerisinde insanlara tüketimin ihtiyaçtan ziyade zevk ve mutluluk olduğu inancının öğretilmesi, bireyi giderek toplumsal gerçekliklerden uzaklaştırarak toplumu ticari bir ilgiye yönlendirmiştir. Bireyin bu “yanlış bilinçlilik” durumu, sonraki zamanlarda Frankfurt Okulunda “güdüp yönetme” kuramına konu olmuştur. 

Storey’e göre kültür, gençlerin duygu ve düşüncelerine ayna olması ve bu düşüncelerin yansıtılmasına olanak sağlayan bir alan olarak önemli bir işleve sahiptir. Popüler kültürle gerçekleşen bu alan bireylerin kendini ifade etmesini sağlar. Popüler kültürde, kültürel bir ayrışmadan bahsedilse de aslında bu, toplumun kesimleri için kolay ulaşılabilen ve bu sayede tüketilen, yaygın kültür olma özelliği olan bir birleştirici unsurdur.

Sonuç olarak popüler kültür, gelenekselliğin değiştiği, süreklilik gösteren bir toplumda yaygınlaşarak gündelik hayata ilişkin yeni anlam kodları oluşturur. Bu anlamlar ise iletişim araçlarının yeniden üretilme süreçlerine dahil olur. Sürekli değişim durumu bireylerde kültürel kimlik kargaşasına ve kişiliğe ilişkin algılarında değişikliğe sebep olabilir. Bu olumsuz bir sonuç sayılsa da işlevsel açıdan düşünmek gerekirse, toplumlar yapı bozucu durumlara karşı da yeni yöntemler üreterek, popüler kültürün yeniden üretim gücünden faydalanmaktadırlar. 


Sosyoloji kategorisindeki diğer makalelerimizi de okumanızı tavsiye ederiz!