Tarihin tanıklık ettiği en sapkın diktatörlerinden birisi, büyük ihtimalle de en başta geleni. Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus, daha çok “Caligula” adıyla anılan, Roma İmparatorluğu’nun üçüncü imparatoru.

   Caligula’nın babası Roma İmparatorluğu’nun en dürüst ve en önde gelen generallerinden birisiydi. Daha çocuk yaşlarda, askeri kamplarda giydiği askeri üniformayla dolaştığı için “küçük çizme” anlamına gelen “Caligula” takma ismi takılmış ve yıllarca, ölümüne dek bu isimle anılmıştır. Tarih babasını her ne kadar Roma’nın en dürüst askeri olarak anacak olsa da, Caligula da bir o kadar zalimlikleri ve hastalık derecesindeki sapkınlıklarıyla anılacaktır.

   Daha tahta çıkar çıkmaz Caligula kendisini belli eder ama artık çok geçtir. Dört yıl boyunca kaldığı imparatorluk tahtında gün ve gün daha da kötüye gidecek ve zamanla tam bir şizofrene dönüşecektir.

   Caligula ince yapılı, ince kollu ve vücudu orantısız bir adamdı. Kendi görüntüsünden hiç memnun değildi. Saçları da dökülmüş olan Caligula’nın en büyük fiziksel zaafı kellikti. Hatta öyle ki kendisine tepeden bakılmasını yasaklamıştı. Roma’nın taş sokaklarında yürürken hiçbir Roma vatandaşı onunla göz göze gelmeye cesaret edemezdi; keza bu ölüm sebepleri olabilirdi. Kellik kompleksi o kadar ileri safhalara geldi ki; arenada vahşi hayvanlarla gladyatörlerin dövüşünü izlerken, çoğu zaman tutsaklar arasından rast gele seçtiklerini vahşi hayvanlara yem olarak atardı; ama bunu yaparken ki seçimi daha ilginçti; “şu kel adamdan bu kel adama kadar olan” diye seçtiği esirleri bir bir yem olarak arenaya fırlatırdı. Caligula’nın günümüze ulaşan heykellerine bakıldığı zaman hepsinde gür saçlı olduğu görünür. Bunun sebebi; dönemindeki heykeltıraş ve ressamların Caligula’dan korktukları için onu hep saçlı olarak figür etmelerinden ileri gelir.

   Zaten paranoyak bir kişilik yapısı olan Caligula, tahta çıktıktan sonra daha da paranoyak olmuş ve kendisini zehirlemek istedikleri gerekçesi ile en yakın dost ve akrabalarını dahi öldürtmüştür. Sadece kendi çevresinden değil, tüm Roma halkından şüphe ediyordu. Herkesin bir şekilde onu öldürmek istediğini düşünüyordu. Aslında haksızda sayılmazdı, çılgınlıklarıyla çevresindekileri ve halkı bezdirmişti ama kimse ona karşı bir suikast girişimine cesaret edemiyordu.

   Tahta ilk çıktığında birçok vergiyi kaldırması, hapiste haksız yere yatan birçok devlet adamını serbest bırakması gibi nedenlerle halk onu sevmişti ama şizofreni derecesindeki psikopatlıkları fark edilince bu sevgi fazla sürmedi, hatta yerini nefrete bıraktı. Caligula’nın hayatını inceleyen pek çok tarihçi, onun sara, beyin humması ve şizofreni hastası olduğunu belirtmiştir.

   Öldürmekten o kadar zevk alıyordu ki sudan sebeplerden dolayı suçlu suçsuz birçok kişiyi öldürmüştür. Hatta çoğu zaman kendi mühendislerine özel olarak yaptırdığı işkence aletlerinde, kırılmadık kemikleri kalmayana dek işkence yaptırır ve bunu izleyerek büyük bir zevkle şarabını yudumlardı. İdamların ve işkencelerin çoğunu akşam yemeği sırasında yaptırır, bir yandan yemeğini yerken diğer taraftan akla hayale gelmeyen yöntemlerle insanların vahşice öldürülmesini izlerdi. Hatta bir seferinde öldürttüğü tutsakların etini kıyma kıvamına getirterek, çeşitli yemeklerin içinde senatörlere yedirtmiş ve bunu sonradan söylediğinde, kusan senatörleri izleyerek gülme krizine girmiştir.

   En büyük işkence zevki de insanları parçalarına ayırtarak öldürtmekti. Bu onda bir saplantıydı. Mühendislerinin geliştirdiği özel tekniklerle önce kol, bacak ve çeşitli uzuvlarının kopmasını sağlar, tüm bunlar yapılırken de bilincini kaybetmemesi için özel teknikler geliştirirdi. Kişi hemen değil, adım adım hissederek ölmeliydi.

   Kendisini yaşayan bir tanrı olarak ilan eden Caligula, imparatorluk sınırları içerisindeki tüm tanrı ve tanrıça heykellerinin kafasının yerine kendi büstünü koydurtmuştur. Kendi adına birçok tapınak yaptırıp, adına kurbanlar kesilmesini emretmiştir.

   Kimseye güvenmeyen Caligula, atını senatör hatta konsül ilan etmiştir. Atı adına tamamen mermerden yapılı bir ahır inşa ettirmiş ve zaman zaman atıyla beraber yemek yemiştir. Bazı tarihçilere göre kimi zaman atıyla uyuduğu bile olmuştur.

   Kendisine hakaret ettiğini öne sürdüğü bir ailenin tamamını idam ettirmişti. İdama babalarından başlamış, sonrasında da en küçük çocuğa kadar hepsini tüm halkın gözü önünde öldürtmüştür. O dönemde bakire kız çocuklarının idam edilmesi Roma yasalarına göre yasaktı fakat Caligula ailenin on iki yaşındaki bakire kızı içinde bir çözüm bulmuş; cellatlarından birine kıza tecavüz etmesi emrini vermiş ve sonrasında kızı öldürtmüştür.

   O kadar sapkın ve ahlaksızdı ki öz kız kardeşiyle beraber olup hamile bırakmıştır. Sonrasında da doğuma yakın kız kardeşinin karnındaki cenini aldırarak hem çocuğun hem de kız kardeşinin ölümüne sebep olmuş ve sonrasında da tüm Roma’da yas ilan etmiştir. Tüm bu davranışlarından dolayı bütün Roma, bu çılgın imparatorlarının içine şeytan girdiğini düşünüyordu. Bir gün, izlemeyi çok sevdiği, vahşi hayvanların önüne insan atarak parçalatma gösterilerinin ardından, senatörlerin organize bir şekilde planladığı muhafızlar tarafından defalarca bıçaklanarak öldürülmüştür. Tarihin görebileceği en zalim imparatorun cesedinin parçaları köpeklerin önüne atılmıştır…

Kaynaklar

Albert Camus, Caligula

Historia Augusta, Roma İmparatorları 1.Cilt


Biyografi kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster