Taşeron işçiler günümüz şartlarında süreli sözleşme kapsamında, alt işverene bağlı olarak esas işverenin yüklemiş olduğu görev ve sorumlulukları yerine getirmekle yükümlü kişilerdir. Gün geçtikçe daha dikkat çekici ve merak uyandırıcı hal alan, her geçen gün yerini sağlamlaştırarak önemini koruyan taşeronluk müessesi; içerisinde barındırdığı sosyal, kültürel, siyasal ve hukuki unsurlar, sosyokültürel yapılanmanın ayrılamaz bir parçası haline gelmesi nedeni ile zorunlu bir ihtiyaç algısı oluşumuna sebebiyet vererek taşeronlaşma artışına aciliyet ve ivme kazandırdığı görülmektedir.

Günümüz Türkiye’sinin günden güne artış gösteren sorunların başında gelen uygunsuz iş hayatı; düşük ücretlerin, fazla ve göz ardı edilen mesai artışlarının, ağır iş yükünün, hakları göz ardı edilmiştir. İşçilerin ve çalışanlarını önemsemeyen işverenlerinin yanı sıra insanların geçinme derdiyle tüm bu olumsuz durumlara karşın çalışarak hayatlarını sürdürmeye devam ettikleri gözlemlenmektedir.

Taşeronlaşma

Çalışanların diğer işlere göre daha kolay istihdam bulduğu, legal gösterilen fakat illegal olarak çalışan haklarını sömüren bir sistem halini almasına karşın insanların geçinmek için zorunlu tercihi haline gelmektedir. Taşeronlaşma sistemi kamu sektörü dâhil, başta inşaat, turizm, işletme, temizlik, bakım vb. hemen hemen tüm sektörlerde yaygınlık göstermektedir. Türkiye’de taşeronlaşma sisteminin, işverenler tarafından; prosedür, kural, kaide ve kanun esaslarının tam anlamıyla uygulanmadığı, çalışma şartlarında iş sağlığı ve güvenliği kültürünün benimsenemediği ve tüm bu durumların istisna edilerek çalışan haklarının çoğu zaman suistimal edilebildiği bir sistem olarak günümüzde varlığını korumaktadır.

Türkiye’de taşeronlaşmanın özelleşmeyle doğru orantılı ilerlemesi nedeni ile de çeşitli soru işaretleriyle karşılaşılması mümkün olmaktadır. Eğitim eksikliği ve topluma öğretilmeyen yahut öğretilemeyen hak ve güvencelerin bilinmiyor oluşu, taşeron sistemi ile daha kolay iş bulabilen çalışan, çalışanın bu işe mecburiyetini suistimal eden işveren ve daha az ücrete karşılık çalıştırılan, yaptıkları iş karşısında hiçbir hak talep edemeyen işçiler ortaya çıkmaktadır. Maalesef bunun sonucunda maddi çıkarlarını çalışanlarından üstün tutan işverenler taşeronlaşma sistemine daha fazla yönelmektedir.

Gerçek işverenden iş alan (kadrolu) çalışanların İş Kanunu ve ilgili esaslar doğrultusunda tüm haklarının devlet tarafından güvence altına alınmış olması bilinen bir gerçektir.

Buna karşın günümüz Türkiye’si şartlarında alt işverene bağlı çalışan taşeron işçilerinde mesai saatleri vb. pek çok konuda kadrolu çalışandan hukuken farkı olmamasına rağmen uygulamada ne yazık ki farklılıkların olduğu gözlemlenmektedir.

İhmallere karşı hukuki kurallarla çerçevelenmiş caydırıcı yaptırım ve cezai gerekliliklerin ısrarlı vurgusu; iş sahası ve çalışan güvencesi için atılması gereken en önemli adım olarak göze çarpmaktadır.

Bilgili ve bilinçli izlenen yollarda başarı sağlanabileceği düşünüldüğünde taşeronlaşma ve akabinde gelişme gözlenebilmesi için temelde gerekenler; eğitim, iş sağlığı ve güvenliği esaslarının bireylere aktarılmasıdır. Gerekli durumlarda haklarını insani eşitlik ilkesiyle arayabilecekleri hukuki oluşumun var edilmesi ile mümkün olması beklenmektedir.  


Hayata Dair kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!