Romulus ve Romus efsanelerine göre Roma İmparatorluğu’nun kuruluşu MÖ 753’tür. Ayrıca kuruluşunun yaklaşık ilk 250 yılı Etrüsk kralı tarafından yönetilmiştir. Bundan dolayı Antik Roma mimarisinin ve sanatının temellerinin Etrüskler tarafından atıldığını söylememiz yanlış olmaz.

   Roma İmparatorluğu’nun sınırları genişledikçe bu genişlemeyle birlikte Roma İmparatorluğuna dâhil olan Yunan toprakları, beraberinde kendine has mimari ve sanatsal yapıları da getirmiştir. Coğrafyaya hâkim olan Pagan dini inancının da etkisiyle harmanlanan Etrüsk ve Yunan sanatının sonucunda ortaya yepyeni karma bir tarz oluşmuştur.

   Roma sanatı denildiğinde ilk aklımıza gelen yapılar mimari eserlerdir. Çünkü Roma’da mimari yapılar gücü ve iktidarı sembolize ediyorlardı. Heykeltıraşlar genelde Yunan kökenliyken mimarlar genellikle Romalı idi. Dolayısı ile Roma mimarisi, Roma yaşantısının ve düşünce tarzının tipik bir yansımasıdır diyebiliriz. Yontulmuş duvar yapıları ve duvar üstü süslemeleri buna örnektir. Roma heykellerinde ise Helenistik tarzın yanı sıra Barok natüralist sitil de sıklıkla görülmektedir. Hem mimari yapılarında hem de heykellerinde Asya’dan Afrika’ya kadar hâkim oldukları coğrafyanın birçok özelliklerine rastlanmaktadır.

Antik Roma: Mimari ve Yapılar

   Romalılar oldukça planlayıcı ve teşkilatlanma yapıları yüksek bir topluluktu. Bunun bir sonucu olarak şehir planlamasını oldukça ciddiye almışlardır. Şehir yapılarında taş, tuğla, mermer kullanımına özen göstermişlerdir. Romalılar zaman içinde kireç harcını bağlayıcı olarak kullanmaya başlamışlardır ve böylelikle kubbeli, kemerli ve geniş mekân yapıların inşaatı artmıştır. Apartman şeklinde inşa edilen çoğu Antik Roma yapısı maalesef günümüze değin ulaşamamıştır.

   Romalılar çatılarda büyük ahşap kafes sistemlerinin yerine kubbeleri ve kagir tonoz yapıları tercih etmişlerdir. Böylelikle ağır taşıyıcı duvarlar inşa edebilmişlerdir. Roma ile özdeşleşen sütunlar ise genellikle dekoratif amaçlı kullanılmıştır. Sütunlar üzerine yapılan kompozit başlıklar da bu dönemin mimari ayrıntılarındandır.

   Romalılar son derece dekoratif ve görsel zevki yüksek Grek yapılarına karşın daha fonksiyonel yapılar oluşturmuşlardır. Roma’nın hüküm sürdüğü tüm topraklarda bugün dahi birçok kalıntısına rastlayabileceğimiz başlıca yapılar şunlardır: Zafer Takı, sütunlar, köprüler, su kemerleri, şehir kapıları, çeşmeler, anıt mezarlar, tapınaklar, arenalar, hamamlar ve tiyatrolar.

   Yunanlar tiyatrolarını genellikle dağ yamaçlarına inşa ederken, Romalılar kemerler ve tonozlar vasıtasıyla düz alanlara ve daha büyük ölçeklerde yapmışlardır. Yunan tiyatrolarında orkestra genelde daire biçimindedir. Antik Roma tiyatrolarında ise orkestra yarım daire şeklinde yerleşir ve sahne daha derindedir.

   Roma mimari sanatının en önemli yapılarından biri de sütunlu caddeler ve heykellerdir. Hemen hemen tüm Roma şehirlerinde sütunlu caddeler, onlarca devasa heykel ve büstler bulunurdu. Romalılar hem tanrılarını hem de ileri gelen devlet adamlarını heykel ve büstlerle ölümsüzleştirmişlerdir. İmparatorun ve ailesinin heykel ve büstlerinin yapımı ise bir gelenek haline gelmiştir.

   Roma mimarisinin ve sanatsal bakış açısının bir diğer önemli örneği ise fresklerdir. Bir tür duvar resmi diyebileceğimiz bu eserlere imparatorluğun her köşesinde rastlamak mümkündür. Sanatçılar, efsaneleri, yaşanan güncel olayları, hayvanları, alışkanlıkları, tanrı ve tanrıçaları, imparatorları fresk sanatıyla resmetmişlerdir.

Kaynaklar

Sanatın Öyküsü- E.H. Gombrich


Blog Yazıları kategorimizde yer alan diğer içeriklerimizi okumanızı da tavsiye ederiz.

Etiketler:

, ,

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster