Roma imparatorluğu bildiğiniz üzere kurulduğu yıllarda bir cumhuriyetti. Halkın içinden gelen senato üyeleri birçok konuda bağımsızca karar alıp yürürlüğe sokabilirdi. Bu durum Sezar’a kadar böyle devam etti. Sezar’ın ardından tek adamın dudakları arasında yönetilen bir imparatorluk haline geldi Roma. Senato elbette vardı ve hiçbir dönem tamamen ortadan kalkmadı, ama yetkileri kısıtlandı. Senatoya rağmen son söz her zaman imparatordaydı.

   Roma İmparatorluğu sınırlarını genişletmesiyle doğru orantılı olarak kozmopolit bir yapıya bürünmüştür. Kuzeyde Britanya, güneyde Afrika ve doğuda Suriye’ye kadar uzanan imparatorluk toprakları farklı inançtan ve sosyal yapıdan birçok insanın bir arada yaşamasına olanak sağlamıştır. Roma etkileşimde bulunduğu bu coğrafyaların kültüründen ister istemez etkilenmiştir. Bu etkileşim dini inanışlara da yansımış ve yeni tanrıların çıkmasını dahi sağlamıştır.

   Antik Roma’da günümüzün mega kentlerini anımsatan kentler de vardı. Bunların en başında geleni ise Roma’ydı. Daha küçük şehir ve kasabalarda yaşayan insanlar oldukça sade ve kas gücüne dayalı bir yaşam tarzına sahipti. Ancak o zamanın en büyük ve en kalabalık şehri olan Roma’da sürekli bir kaos vardı. İmparatorluğun diğer bölgelerinde yaşayan insanlar için bir hayaldi Roma. Medeniyetin, mimarinin, sanatın ve zenginliğin sembolüydü. Halkı bu düşüncelere iten haklı sebepler vardı. Senato üyeleri, büyük tüccarlar ve en önemlisi de imparator Roma’da yaşıyordu.

Antik Roma’da Yerleşik Yaşam

   Roma’da insanların çoğu yoksulluk içinde değildi. Roma’daki yerleşik olan halk ve dışardan göç edenlerin çoğu apartman ya da insulea dediğimiz yapılarda yaşıyordu. Bunun sebebi bir metropol şehri olan Roma’daki nüfus yoğunluğuydu. Apartman veya insuleaların zemin katları üst katların nazaran daha geniş ve yaşanabilirdi. Bunlar genelde mutfak, oturma odası, yemek odası ve tuvaletten oluşuyordu. Daha üst katlara gidildikçe ev küçülüyor ve tasarım olarak güneş ışığı almıyordu. Buralarda daha çok haftalık, aylık gibi kısa süreli kiracılar otururdu. Evlerde tuvalet ve kanalizasyon sisteminin olması büyük lükstü, bundan dolayı imparatorluk genelinde umumi tuvaletler oldukça yaygındı.

Genelde çöpünü sokağa atan Romalılar sadece etraftaki kötü kokuya sebep olmakla kalmıyor, ayrıca birçok hastalığın bu şekilde kolayca yayılmasına olanak hazırlıyorlardı. Roma sokakları geceleri ıssızdı. Bunda en büyük etken sokak lambalarının olmaması ve yüksek suç oranlarıydı. Zengin zümre villalarda yaşıyordu. Roma içinde genelde, imparatorluğa daha yakın olmasından dolayı Palentine Tepesi tercih ediliyordu. Bu zengin ailelerin elbette geniş odaları ve birçok köle hizmetkarı mevcuttu.

Antik Roma’da Aile Hayatı

   Roma’da aile reisi erkekti. Tüm ev halkının yaşam ve ölüm hakkını elinde tutuyordu. Aile reisi olan erkek özürlü gördüğü çocuğu reddetme hakkına sahipti. Aile reisi baba ayrıca çocuklarını köle olarak satma özgürlüğüne sahipti. Ev içinde, çocuklara belli bir öğretici tutulana kadar, çocukların eğitiminden anne sorumluydu. İmparatorluğun başlarında kadınların boşanma hakları yoktu ama sonradan onlara da bu hak tanındı.

Antik Roma’da Yemek Kültürü

   Roma’da yemek yeme alışkanlıkları da sosyal statünün bir göstergesiydi. Zengin kesim çeşitli baharatlarla tatlandırılmış etlerle ve çeşit çeşit meyvelerle beslenirken, yoksul kesim çoğu öğünü kuru ekmekle geçiştiriyordu. Roma mutfağı günümüz İtalyan mutfağından farklıydı. Antik Roma’da patates, domates, pirinç, şeker, şeftali, greyfurt, portakal, kayısı gibi çeşitler yoktu. Şarap ise zengin olsun yoksul olsun tüm Roma’daki en yaygın içkiydi. Varlıklı kesim tüm bu nimetlerin tadını çıkartırken sosyal sınıfın en alt tabakası olan köleler de onlara hizmet ediyordu.

   Roma’da gün erken başlıyordu ve bunun en büyük sebebi; aydınlatmanın kısıtlı olduğu imparatorlukta gün ışığından mümkün olduğunca fazla yararlanmaktı. İnsanlar genelde öğleden sonraya kadar çalışıp sonrasında kalan vakitlerini hamamlarda, spor komplekslerinde veya amfi tiyatrolarda geçiriyorlardı. İmparatorluk genelinde yaygın olan gladyatör dövüşleri oldukça popülerdi. Neticede sosyal hayattan alınan zevk doğrudan sosyal statü ve parayla orantılıydı.


Hayata Dair kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster