Psikoloji bilimi, tarihteki yerini ilk olarak ‘Psikoloji Laboratuvarı’ ile Almanya’nın Leipzig şehrinde 1879’da almış olup o günden bu yana bilim dünyasına ve bizim dünyamıza kattıklarıyla yerini sağlamlaştırmaya devam etmektedir.

İnsanın var oluşundan itibaren merak edilen pek çok konuyu ele alan psikolojinin kökeni elbette Wundt’un laboratuvarından çok daha öncesine dayanır. Yine de insanın sistematik olarak incelenebilmesi, test ve tekniklerin geliştirilmesi ve deneysel araştırmaların yapılması bu laboratuvar ile bilimsel temellere oturmuştur.

Psikoloji Biliminin İlk Yılları ve Wilhelm Wundt

Wundt, yalnızca psikoloji laboratuvarı ile değil aynı zamanda alanın ilk dergisini yönetmesiyle ve deneysel psikolojinin temellerini atmasıyla da psikolojinin öncüsü olmuştur. Kendisinin incelediği “duyumlar, algı, dikkat, heyecanlar” konuları bugün hala psikolojinin temel çalışma alanlarındandır.

Leipzig’de kurulan psikoloji laboratuvarı, psikolojiyle ilgilenen araştırmacılar için gerçek bir cazibe merkezi olmuştur. Dünyanın farklı yerlerinde psikolojinin bir bilim olarak var oluşunda bu merkezde yetişmiş araştırmacıların ve öğrencilerin etkisi oldukça büyüktür.

İnsanı inceleme kavramının bilimin çerçevesine entegre edilebilmesi, doğa bilimlerinde kullanılan yöntem ve gereçlerin psikolojide kullanılması hızla anlayış değişikliklerine neden oldu. İnsan zihni, kontrollü deney ve gözlemlerle incelenmeye başlanmıştır. Yapılan incelemeler büyük ölçüde duyular üzerineydi.

Wundt’un çalışmaları da bu alanda yani psikofizyoloji ile alakalı olsa da insan bilincinin içe bakış yöntemiyle incelenmesi de onun için oldukça ilgi çekiciydi. Bilinç süreçlerinin en temel parçalarını analiz etmeyi amaçlıyordu. Bu parçaların duyumlar olduğu kabul edildiğinden onları anlayabilmek oldukça önemliydi. Çalışmalarını savunduğu gibi deneye dayalı bir anlayışla yürüttü.

Herman Ebbinghaus: Bellek Üzerine

Wundt ile aynı dönemde Ebbinghaus, öğrenme ve hafıza konularını ilk kez deneysel olarak ele almış önemli bir isimdir. Wundt’un fizyolojik temelli yaklaşımına, yüksek seviyeli zihinsel süreçlerin incelenemeyeceğine yönelik fikirlerine karşı çıkmıştır.

Çağrışım, öğrenme ve akılda tutuma kavramlarını inceleyebilmek için devrimsel bir teknik geliştirmiştir.(Anlamsız hecelerden meydana gelen diziler oluşturmuş ve incelemelerinde bu tekniği kullanmıştır.) “Bellek Üzerine” isimli kitabı yeni ufuklar açması yönünden psikolojide önemli bir yere sahiptir.

Yapısalcılık: Edward Titchener

Yapısalcılık en kısa haliyle akıl ve davranışın yapısının incelenmesidir. Temel olarak insanın tüm zihinsel tecrübelerinin basit unsur ya da olayların birleşimi olarak düşünülebileceği fikrine dayanmaktadır. Wundt’un laboratuvarında doktorasını tamamladıktan sonra tüm meslek hayatını Cornell Üniversitesinde geçiren Edward Titchener, yapısalcılık yaklaşımını ortaya koymuştur.

Titchener, psikolojinin asıl görevini “basit bilinçli deneyimlerin yapısını keşfetmek” olarak tanımlamıştır. Düşünme sürecine nasıl veya neden sorularının değil nedir sorusunun yöneltilmesi gerektiğine inanmıştır. Meslek hayatını bu yaklaşımına adayan Titchener’in ölümünün ardından yapısalcılık yaklaşımı takip edilmemiştir.

İşlevselcilik: William James

William James, zihin kavramının ilişkilerden arınmış haldeki duyumların ele alınmasıyla anlaşılmasının mümkün olmadığını savunmuştur. Farkındalık, çevreden bağımsız düşünülemez çünkü onunla sürekli etkileşir. İşlevselciler için zihin bir süreçler kümesidir. Asıl olan bu süreçler kümesinin ne yaptığı veya nasıl çalıştığının anlaşılmasıdır. Zihnin pratik sonuçlara neden olan işlevleri üzerine çalışmışlardır.

William James’in ortaya attığı bu kıvılcım Dewey, Angel ve Carr gibi pek çok ismin katkılarıyla büyümüştür. Bu yaklaşım aynı zamanda uygulamalı psikolojinin de temellerini oluşturmuştur.

Davranışçılık: John B. Watson

Watson ortaya attığı davranışçılık yaklaşımı ile psikoloji biliminin odağına dair yeni bir fikir ortaya atmıştır. Bu fikre göre psikoloji, bilinç veya ruh gibi kavramları açıklamaya değil nesnel ve somut olarak incelenebilecek konular üzerine yoğunlaşmalıdır. Yani davranışlar üzerine…

Watson’a göre insan dünyaya geldiğinde yalnızca basit reflekslere sahiptir. Yaşamı boyunca da ancak bulunduğu çevre içinde öğrenilmiş davranışlarla bu temel reflekslerden fazlasına sahip olabilir. 1920’li yıllardan 1970’li yıllara kadar devamlı gelişen bu akım dönemin egemen görüşü haline gelmiştir.

Yeni davranışçılık(1930-1960) veya bir diğer deyişle ikinci nesil davranışçılık yaklaşımı ise E. Tolman, E. Guthrie, C.Hull ve B.F.Skinner gibi isimlerin öncülüğünde gelişmiştir. Bu yaklaşıma göre psikolojinin asıl ilgi alanı öğrenme çalışmalarıdır.

Karmaşık görünen bütün davranışlar, bu yaklaşıma göre aynı temel öğrenme yasalarıyla açıklanabilir. Yeni davranışçı yaklaşım; edimsel koşullanma, pekiştirme, amaçlı davranış, tek denemede öğrenme gibi kavram ve ilkeleri psikolojiye kazandırmıştır.

1960’lı yıllardan itibaren de üçüncü kuşak davranışçılık ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım davranışçılığa sosyal bir boyut kazandırmış, gözlem yoluyla ve model alarak öğrenme gibi kavramları kazanmıştır.

Gestalt Ekolü

Gestalt psikolojisi, 1900’lü yılların başında ortaya çıkmıştır. Yaklaşımın öncüleri Max. Wertheimer, Kurt Koffka ve Wolfgang Köhler’dir. Gestalt sözcüğünün anlamı hemen hemen “bütün, biçim” sözcükleriyle karşılansa da tam olarak çevirisi yapılamadığından Gestalt olarak kullanılır.

Gestalt ekolüne göre yaşantı ögelerine bölünemez bir bütündür. yaşantı, ögelerin etkileşimi dikkate alınarak incelenmelidir. Gri rengin siyah bir zemin üzerinde açık, beyaz bir zemin üzerinde ise koyu olarak algılanması bu etkileşime örnektir.

Akımın en önemli ilkesi “Bütün, parçalarının toplamından fazla ve farklıdır.” ifadesidir. Gestalt ekolü; algı, öğrenme, kişilik, motivasyon ve sosyal psikoloji gibi alanlardaki çalışmalarıyla psikolojide kalıcı bir yer edinmiştir.

Psikanaliz: Sigmund Freud

Freud, psikolojiyle ilgilenen ya da ilgilenmeyen hemen herkesin adını en az bir kez duyduğu bir nörologdur. Klinik çalışmalara imza atan Freud, psikanaliz olarak adlandırdığımız tedavi tekniğinin geliştiricisi olmanın yanı sıra bilinç altı kavramını da ilk defa ortaya atmıştır. Bilinç altı kavramı insanın mantık ve akla indirgenemeyeceğinin anlaşılması adına da önemli bir adımdır.

Ruhsal hatalıkların oluşumuna dair kapsamlı bir kuram ortaya çıkaran Freud’un psikanaliz tekniği bugün hala klinik alanda takipçilere sahiptir. Yaşamın erken dönemlerinde edinilen deneyimlerin, insan hayatının sonraki evrelerinde davranışları şekillendirdiği fikri, gelişim psikolojisine ivme kazandırmıştır.

Hümanistik Psikoloji

Psikodinamik ve davranışçı yaklaşımlara bir tepki niteliğindedir. 1950’li yıllarda ortaya çıkan bu yaklaşımın insan tanımı oldukça dikkat çekicidir.

Hümanistik psikolojiye göre insan, kendi var oluşunun bilincindedir. Doğal olarak iyiye yönelme eğilimi gösterir ve seçim yeteneğine sahiptir. İnsan, kendi potansiyelini geliştirme arayışında olmalıdır. Sahip olunan potansiyelin geliştirilmesi özgür irade, spontanlık ve yaratıcı güç kavramlarının geliştirilmesiyle olmalıdır. A. Maslow’un Kendini Gerçekleştirme Kuramı da yaklaşımın gelişimine katkı sağlamıştır.

Bilişsel Yaklaşım

Davranışçılığın eleştirisi niteliğindedir. İnsan davranışlarının yalnızca öğrenme ile açıklanamayacağını savunan bu görüşte davranışçı yaklaşımın dışarda bıraktığı zihin kavramı oldukça önemlidir. Düşünme, hatırlama, anlama, problem çözme, hafıza gibi zihinsel süreçlerin incelenmesinin gerekliliğini savunur.

Bilişselcilere göre düşünceler insan davranışını etkiler bu nedenle de davranış yalnızca çevrenin bir sonucu olamaz. İnsan zihnini bilgisayar metaforu ile ele alan bu yaklaşım, zamanla bu metaforun yetersiz kalması nedeniyle eleştirilere maruz kalmaktadır.

Evrimsel Psikoloji

Davranışların ve bazı zihinsel süreçlerin kökenini hedef alan bu yaklaşım, evrimsel süreçte nasıl bir üstünlük sağladıklarına odaklanır. konusu gereği tarihten, evrimsel biyolojiden ve antropolojik verilerden faydalanır. Bu yaklaşımla yardım etme, çiftleşme, eş seçimi, kıskançlık, ebeveyn tutumları gibi pek çok konuda ilginç kuramlar ortaya çıkmıştır.


Psikoloji kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!