Günümüzde sanat tarihi ile ilgilenen insanların meraklı ve araştırmacı bireyler olduğunu düşünüyorum. Yaşamın derinliklerine inip; geçmişte yaşananları detaylıca inceleyip, kavrayan ve günümüzle birlikte yorumlayan bireyler… Meraklı ve araştırmacı okurların en merak ettiği dönemlerden birisi hiç kuşkusuz Rönesans’tır.

   Rönesans denince, hemen aklımıza bilim, sanat ve kültürel alanda yapılan çalışmalar gelir. Ama çoğunuzun bildiğinin aksine Rönesans dinsel bir ifade olarak ortaya çıkmıştır. İtalyanca “Rinascita-Rinascimento”, yani “Yeniden Doğuş” anlamına gelmektedir. Sanat tarihçileri tarafından üstad kabul edilen İtalyan Giorgio Vasari tarafından bu ifade sıklıkla dile getirilmiştir. Burada yeniden doğuşla kastedilen şey tabii ki ölen bir kişinin yeniden dünyaya gelmesi değildir. Yeniden Doğuş, günahlardan arınmayı ifade ediyordu.

   Rönesans’ı kavrayabilmek için öncelikle ortaçağı anlamamız gerekir. Rönesans öncesinde Avrupa’da; Karolenj, Romanesk ve Gotik gibi sanat akımları etkiliydi. İtalya’da doğup dalga dalga yayılan Rönesans’ta, Antik Yunan ve Roma medeniyetlerinin etkileri net bir şekilde gözlemlenmektedir. Rönesans ile esasında Yeniden Doğuş ile anlatılmak istenen de budur. Binlerce yıl önce kaybolup gitmiş olan Roma ve Yunan medeniyetinin, sanatının, mimarisinin ve düşünce yapısının yeniden doğuşu.

   Ortaçağa baktığımız zaman, yaşamın merkezinde dinin olduğunu görürüz. Son derece katı ve etkin hükümleri olan, din merkezli bir yaşam. Ortaçağda din adamları dışında hemen hemen kimse okuma yazma bilmiyordu. Din adamları ne derse onu kabul ediyorlar, koşulsuz şartsız inanıyorlardı. İnandıkları kitabın tek satırını dahi bilmiyorlardı. Bu sürecin bir sonucu olarak insanlar, batıl ve mistik inançlara merak salmaya başladı. Toplumdan ayrılan bu kesim sorgulayan, araştıran, merak eden ve düşünebilen insanlardı.

   Bu denli dinsel inanışların ve mistik atmosferin hakim olduğu Rönesans Avrupa’sında çıkan eserlerin dini motifler ağırlıklı olması tesadüf değildir. Gotik katedraller, öğretici resim motifleri, dini freskler ve rölyefler.

   Ortaçağda hayır adı altında kiliselerce yüklü miktarda para toplanıyordu. Toplanan bu paralarla kilise ve dini kullanım amaçlı inşaat işleri yapılıyordu. Rönesans döneminde ise kent evleri, heykeller, saraylar, halılar, freskler ve renkli desenli camlar yaptırılmıştır. Okur yazar oranı da Rönesans’la birlikte hızla artamaya başlamıştır. Katı ve bağnaz görüş yavaş yavaş silinirken, yerini hümanist düşünce yapısı almıştır. Ortaçağda her şeyin temelinde din vardı; fakat Rönesans’ta din ve insan hayatı bir bütün olarak ele alınmıştır.

   Rönesans’ı sadece mimari ve sanatsal alanda yapılan bir devrim olarak algılamak yanlıştır. Mimari ve sanatsal devrimin yanı sıra, ortaçağın bağnaz düşünce yapısı giderek yıkılmaya başlamış; yerini insan odaklı, hümanist düşünce yapısına bırakmıştır. Rönesans Dönemi’nde ortaya çıkan birçok sanatçı, düşünür ve mimarın eserleri halen günümüzde başyapıt olarak sayılmaktadır. Leonardo da Vinci, Michelangelo, Caravaggio, Bernini bu döneme damgasını vurmuş olan ve günümüzde halen eserleri büyük hayranlık toplayan büyük dehalardır.

Kaynak:

Celil Sadık, Uygarlığın Ayak İzleri


Nasıl Yapılır? kategorisinde bulunan diğer içerikleri de okumanızı tavsiye ederiz!

Yazar Hakkında

Arif TAN

Lisans, Dokuz Eylül Üniv. - Makine Mühendisliği Yüksek Lisans, Marmara Üniv. - MBA Doktora, Zürih Üniv. - Ekonomi (Halen) 19.10.1987 Antalya doğumluyum. Çeşitli dergi, kurum ve kuruluşlarda yazarlık yapmaktayım.

Tüm Makaleleri Göster